Pazar, Ocak 6

killing me softly


nabzın yükselmesi, avuçların terlemesi, oksijensiz kalan bir beyin. oysa nasıl da her şey yoluna girer karşısına geçtiğin anda. yanyana yürürken düşündüğün eğer ne güzel yanyana yürüdüğünüzse, dudaklar istemsizce kıvrılır, yukarıya doğru. konuşucak tek kelime bulamayacağını sanıp kendini hararetle anlatırken bulmak, ve o karşında en meraklı bakışlarla seni izlerken.
"dişinde yeşil bir şey var" dedim, "çok kötüsün deminden beri kurtulmaya çalışıyorum görmüyor musun" dedi, gülünce aniden kapadığımda ellerimi ağzıma, "sana senin tekniğinle saldırmam, korkma."

peki nasıl saldırırsın?
arabamın camlarındaki karı temizleyerek mi, inerken yüzüme bakmadan dikkatli git diyerek mi, kapıyı kapatıp asla arkana bakmadan yürüyerek mi, asla mesaj atmayarak, aramayarak, her şeyi yavaş sırayla doğru ve düzgün yaparak, acele etmeyerek mi, ve belki sırf ne diyeceğimi merak edip "yine görüşelim" dediğinde "ne zaman istersen" yanıtıma, "duymak istediğim buydu" diyerek mi?

4 yorum:

yaqari dedi ki...

- aşık mıyım?
- evet, beklediğime göre.

aşığın kaçınılmaz kimliği budur: ben bekleyenim.

r.b.

d dedi ki...

beklemek ve vuslat. aşkın celladı'nda yalom asla ona aşık olmayan erkeklere aşık olan kadını anlatır. mesele şudur, kadını tedavi ederse kadın bir daha aşık olamayacaktır, aşkın celladı olsa mı olmasa mı?
lacan, aşkı sizde olmayan bir şeyi zaten sizden istemeyen birine vermeye çalışmaktır diye tanımlar. hepimiz ilk önce imgelere aşık olmuyor muyuz?

ben, son somay dersinde "aşk"ı 2 saat kadar tartışmış olup, somay'ın "buradan çıkıp tüm bu konuştuklarımızdan sonra yine de aşık olmayacak mısınız?" sorusuna belki bir sağlama olabilirim.

"bir" olma arzusunu, hayatta bir kere ve bir kadınla doyurabildiğimi kabul ederek (anne), her aşkta o kusursuz tekliğe inmeyi bekleyerek sadece bir hata yapacağımı öğrenmiş, bir elmanın iki yarısı değil elma ile armut olmayı tercih etmiş, aydınlanmış bir despot olabilirim ancak.

lynch ne demiş, so strange what love does,
when you are all alone.
bence aşk yalnızken vardır.

yaqari dedi ki...

ediplerin edebiyat, şairlerin şiir, lynch'in yalnızlık dediği şeyde aşk elbet ulaşılmaz, imkansız, sorunlu olarak yer alacaktır, yoksa anlatmaya ne gerek var?

ay ışığı zannedip yön bulmak için doğrudan üzerine uçtuğu lambada cayır cayır yanan zavallı böceklerin yanık kokusuna aşk demek mümkün müdür?

halbuki, sıradan hayatlarda, iki taraf inandığı sürece, yalnız! olmadıkça, aşktan söz etmek mümkün, bir gün bitse bile.

d dedi ki...

aşk yalnızken vardır bir söz oyunundan başka bir şey değil özünde. birine aşık olduğumu o yanımda olmadığında anlarım. beraberken ise zaten aşkı yaşıyorumdur, pek de düşünmeye fırsat yoktur. teori ve pratik arasındaki fark budur belki de.

aşık mısın diye sorarsan eğer, evet derim, beklediğime göre, ondan hiçbir şey beklemezken.