Cuma, Kasım 18

Pack up
I've stayed enough
Oh, say, say, say
Oh, say, say, say
Oh, say, say, say
Oh, say, say, say
Oh, say, say, say
Wait, they don't love you like I love you
Wait, they don't love you like I love you
Maps
Wait, they don't love you like I love you

Salı, Ağustos 23

i feel neither naked nor brunch anymore.

the end is
the beginning
is the end.

Salı, Ağustos 2

and i feel, so much depends on the weather
so is it raining in your bedroom?

Pazartesi, Ağustos 1

talking in bed

talking in bed ought to be easiest
lying together there goes back so far
an emblem of two people being honest
yet more and more time passes silently.
outside the wind's incomplete unrest
builds and disperses clouds about the sky.
and dark towns heap up on the horizon.
none of this cares for us. nothing shows why
at this unique distance from isolation
it becomes still more difficult to find
words at once true and kind
or not untrue and not unkind.

philip (fuckin) larkin

Çarşamba, Temmuz 27

antihistimanik

ürtiker veya kurdeşen. öyle bir kaşıntısı var ki sabah uyku mahmurluğuyla "lanet olsun kurdeşen bu" dedim,
hala diyorum.travmalarınıza iyi bakın. geçmesi başka şeylerin belirmesine neden oluyor.
şimdi gelsin kortizonlu iğneler.
of

Salı, Temmuz 19

İnsanın başkasına söyledikleri kendi duymak istedikleridir. Yazdıkları, okumak istedikleridir. Sevmesi, sevilmeyi istedigi biçimdedir.

Tezer Özlü
To be happy is to be able to become aware of oneself without fright.
Walter Benjamin

Pazar, Temmuz 17

under blue moon i saw you so soon you'll take me up in your arms too late to beg you or cancel it though i know it must be the killing time unwillingly mine fate up against your will through the thick and thin he will wait until you give yourself to him in starlit nights i saw you so cruelly you kissed me your lips a magic world your sky all hung with jewels the killing moon will come too soon fate up against your will through the thick and thin he will wait until you give yourself to him under blue moon i saw you so soon you'll take me up in your arms too late to beg you or cancel it though i know it must be the killing time unwillingly mine

Cumartesi, Temmuz 16

feel like watching something dying

love looks away
in the harsh light of the day
on the edge of nothing more
days fade to black
in the light of what they lack
nothing's measured by what it needs

Cuma, Temmuz 15

"Ben yokken ne yaptın?" diyor.
"I didn't exist" diyorum.
"Ben de" diyor.

l.m.

Salı, Temmuz 12

why go
when you could stay a while
when you can stay with me
tonight
Şimdi aynı bardaktan su içemiyoruz.
Ben bunu biliyorum, su biliyor, bardak biliyor;
bir sen bilmiyorsun.

Cumartesi, Temmuz 9

zeki müren seven ben.

gülünce gözlerinin içi gülüyor
kendimi senden alamıyorum
bilmem bakışların neler söylüyor
cesaretim yok ki soramıyorum
içime dert oldu mahsun bakışın
seni düşünmeden duramıyorum
beni öylesine aldın ki benden
kendimi arayıp bulamıyorum

Perşembe, Temmuz 7

Çarşamba, Temmuz 6

long afloat on shipless oceans
i did all my best to smile
'til your singing eyes and fingers
drew me loving to your isle
and you sang sail to me
sail to me
let me enfold you
here i am
here i am
waiting to hold you
did i dream you dreamed about me?
were you hare when i was fox?
now my foolish boat is leaning
broken lovelorn on your rocks,
for you sing,
"touch me not, touch me not, come back tomorrow:
o my heart, o my heart shies from the sorrow"
i am puzzled as the newborn child
i am troubled at the tide:
should i stand amid the breakers?
should i lie with death my bride?
hear me sing,
"swim to me, swim to me, let me enfold you:
here i am, here i am, waiting to hold you"

Pazartesi, Temmuz 4

no hidden catch
no strings attached

beni ilgilendiren her cümlede mutlaka bir karalama vardır

ayağı kırık bir at var kalbimde
kim vuracak?

birinin beni öldürme planları yaptığı hissi
kaplıyordu içimi. sanki onu çok önceden tanıyordum.
birbirimize sırlarımızı vermiştik
sabahlamıştık günlerce; alkol ve o uyuşuk
sohbet bizi yakınlaştırmıştı
dudaklarda dolaşan parmaklarıma ne çok kelime
nüfuz etmiştir kim bilir, işitemediğim hiç..

geçmişi neden özetleyip yerinde bırakamadığımın
durmaksızın peşinde olmak.
yarın'ı ne ile yargılayabilirim ki?
dün'ü ne ile onaylasam daha doğru olur?
yoruldum. şefkate ihtiyacım var.

sensizliğimden endişeleniyorum.

ilkokuldan çıkan çocukların göründüğü
penceremin önünde
birkaç kere birkaç dakika
seni düşündüm

öptüğümde seni o gece o karanlık barın
en sota köşesinde biçimsizce;
ağzının içi kovan, dışı reçel
ve dokunarak hafifçe şakaklarındaki
incecik tüylere, sana şöyle demiştim:
-dudaklardır bir vücudun başkenti
bir başkente girdim ben o gece.

-iyi geceler
bazı geceler iyi geçmez kimilerinde
aramayacaksın biliyorum.
aramayacaksın.
yasalar seni engelleyecek.
beni sevebileceğin aklının ucundan bile geçmeyecek
çünkü bu hoş bir oyun
annen çağırdığında
koşup eve gireceksin.

özgürlük bu oyunda ebe.
açılamam sana.
sana yüzemem ki.
ayağıma dolanmış yosunlar, senin denizine ait.
lacivert yosunlar: tüm gövdemi kuşatan
bir ahtapot bahçesi gibi
sen belli benimle aşk çalışmayacaksın.

niçin tanıştırdılar bizi. ama
ne gereği vardı sanki. öyle
daha mutluydum. kim bilir,
öyle daha mutluydun sen de.
öpüşebilseydik keşke
sevişebilseydik
sevişmeyi bilseydik
önce nerene dokunurdum
onu düşünüyorum
sen gittin
gideceksin
kalktın
kalkacaksın
bıraktın
bırakacaksın beni
korkuyorum
gitmeni
kalkmanı
bırakmanı
istem(dışı)iyorum.

duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini
yazık olmuş o gözlerden sana akan yaşlara
bir zamanlar sevginle ateşlenen başımı
dizlerinin yerine dayasaydım taşlara
i cant explain
you would not understand
this is not how i am

Perşembe, Haziran 30

Çarşamba, Haziran 29

all i need

çift kişilik uyuyorum.
uyanıp diğer tarafa geçmek buzdolabını açmak gibi.
soğuk uyuyorum.
senin yerine yatıp beni üşütüyorum.

all in all
there is something to give
all in all
there is something to do
all in all
there is something to live
with you
ütopya gibisin be adam,
çık gel artık.

Salı, Haziran 28

The rain fell vehemently or not at all. The sun blazed or there was darkness. Violence was all. The flowers bloomed and faded. The sun rose and sank. The lover loved and went. For the day was brief and the day was all.
woolf - orlando.
i was so nocturnal back then,
picture this:
a nighthawk-ish girl with a cigar in her mouth,
reading poems to the world.
all agony and lust mixed to a single state of intoxication,
will penetrate me and therefore you.
h.n.

Pazar, Haziran 26

Poetry may make us from time to time a little more aware of the deeper, unnamed feelings which form the substratum of our being, to which we rarely penetrate; for our lives are mostly a constant evasion of ourselves.

t s eliot

sin with me

shut up and sleep with me
c'mon why don't you sleep with me

Cumartesi, Haziran 25

It is no longer the myths which need to be restructured ... it is the sign itself which must be shaken; the problem is not to reveal the (latent) meaning of an utterance, of a trait, of a narrative, but to fissure the very representation of meaning, it is not to change or purify the symbols, but to challenge the symbolic itself.
Roland Barthes
FORM

Yüzünden onda fırtınalar yarattığımı
okuyabiliyordum. Ama yaklaşamıyordu bana.

Yaklaşamıyor / yakınlaşamıyordu bana
çünkü ben üç gibi gözüken
tek formdum:
omuzbaşımdan yükselen dev bir
kuşkonmaz
kerpeten
krep bir lale
grafik tasarımıyla üniformdum

BİR KADIN OLMAK
YAĞMUR GİBİ GÜZEL
ÇEKİCİ ESRARENGİZ
BİR KADIN OLMAK

KADINLARI SEVMEYİ ÖĞRENİN

Lale Müldür

Cuma, Haziran 24

ben seni hiç üzemem
papatya çayı yapmak isterim sana
sonra portakal çayı
fume lapsang souchong çayı
ama ben seni hiç üzemem
deliririm yalnızca
sessizce tek başıma deliririm
beni la pais'ye koyarlar
koyu türk çayı içerim orada yalnızca.

l.m.

Perşembe, Haziran 23

güneşin altında radyo dinleyen çocuk
sen bu dünyaya mı aitsin
hayatın nasıl olduğu değil kimlerle olduğu
önemli dersin
göğe ara sıra başını kaldır bak öyleyse
kendine ait bir yıldız bulabilir misin
içinde hiç bir şey olmayan bir dünya
özlüyorsun
hadi bir kaç şeyi daha atsak boşluğa
sevinir misin

a.g.

iyi ki doğdun ali.

Çarşamba, Haziran 22

take off all your clothes.
i don't need your naked body,
i need your naked mind.

Cumartesi, Haziran 18

She is so naked and singular
She is the sum of yourself and your dream.
Climb her like a monument, step after step.
She is solid.
As for me, I am a watercolor.
I wash off.

a. s.
it may not always be so;and i say
that if your lips,which i have loved,should touch
another's,and your dear strong fingers clutch
his heart,as mine in time not fara away;
if on another's face your sweet hair lay
in such a silence as i know,or such
great writhing words as,uttering overmuch,
stand helplessly before the spirit at bay;

if this should be,i say if this should be--
you of my heart,send me a little word;
that i may go unto him,and take his hands,
saying,Accept all happiness from me.
Then shall i turn my face,and hear one bird
sing terribly afar in the lost lands.

e.e.cummings

Perşembe, Haziran 16

once so colorful
now all turns to grey
Can anybody possibly,
Try to show me how we're connected,
The best of you's the worst of me,
Then you pull me down like a dead weight,
When every house on every street,
Seems to call my name as I walk on by,
It's a crazy world, I know,
When you're going down,
It's a crazy world, I know,
But I'm sticking round,
I try to find a decent place,
Where I can lay my head, but I can't stay,
There's nothing left for me to say,
But you turn me round, now I'm facing the wrong way,
And as for all your stupid lies,
It can put yourself with the muse and mice,
It's a crazy world, I know,
When you're going down,
It's a crazy world, I know,
But I'm sticking round,
All I should say,
We said yesterday

Pazartesi, Haziran 13

ben sarhoş değilim

beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın
denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın
öylesine yıktın ki bütün inançlarımı
beni bensiz bıraktın, beni sensiz bıraktın
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde.

Pazar, Haziran 12

if a body meet a body coming through the rye,
if a body kiss a body may a body cry?
every lassie has a laddie;
none they say have i,
yet all the lads they smile at me
when coming through the rye.
please please please
lalalalalalala
i think i am numb
maybe just happy

numb numb numb numb

i have become comfortably numb

Salı, Haziran 7

in a manner of speaking i just want to say
that i could never forget the way
you told me everything by saying nothing
in a manner of speaking i don't understand
how love in silence becomes reprimand
but the way i feel about you is beyond words
give me the words
give me the words that tell me nothing
give me the words that tell me everything
in a manner of speaking semantics won't do
in this life that we live we only make do
and the way that we feel might have to be sacrificed
so in a manner of speaking i just want to say
that just like you i should find a way
to tell you everything by saying nothing
give me the words that tell me nothing
give me the words that tell me everything

Çarşamba, Haziran 1

pikeye geçilen ilk gün önemlidir. yorgan gibi, her şeyi altına saklayabilecek bir güvenlik örtüsü, yerini ince, salaş, dağınık ve çoğu zaman bacak arasına toplanan bir başka örtüye bırakır. ama yaz gelmiştir ve saklanılması gereken bir şey yoktur ortada. ayaklar pikenin dışında kalmalı, saat ilerledikçe bacaklar özgürlüğüne kavuşmalı ve belki uyanılıp tek hareketle pike yere atılmalı, ve sonra yerden alınmalıdır.
yaz pike demektir.
bu yüzdendir ki yazın yorganla yatan adamdan korkarım.

Pazar, Mayıs 29

uyandığımda tek düşünebildiğim şey çikolataydı. boğaz yakıcı, beynimi gıdıklayıcı bir yoğunlukta ve miktarda çikolata. ben de emirlere sadık bir asker gibi mutfağa indim ve ona istediğini verdim. fazlasıyla. üzerine iki bardak su içip pişmanlığı da suyla beraber mideye indirdim.

Cumartesi, Mayıs 28

*** Now talking in #pseudo-culture
*** Topic is 'fill in the blanks (pseudo)/ feeling the blanks'
*** Set by pseudo on Mon Mar 20 01:57:23
*** ChanServ sets mode: +o pseudo
** ChanServ sets mode: +a pseudo
slyseducer> hay
pseudo> hello
pseudo> nabtın
slyseducer> the beach'e gittim
pseudo> nasımış
pseudo> kötü
slyseducer> sonra internetacafede melihi starcraftda yendim
slyseducer> şuan burdayım
slyseducer> ölesine gittim
slyseducer> bilmiorum iyi diildi
pseudo> sıkıldım ben
slyseducer> evet
pseudo> yarın sınavım olmasın ya
pseudo> halim yok
pseudo> bişi hatırlamıorum
slyseducer> hıı çalıştın mı
slyseducer> sen naaptın
pseudo> hayır çalışmadım
pseudo> saçmaladım
slyseducer> güzel
slyseducer> boşver
slyseducer> sen yaparsın
slyseducer> diyiyim bari
slyseducer> şaşırmadım
slyseducer> uyudun
slyseducer> tvye baktın
slyseducer> yemek yedin
pseudo> eet
pseudo> boş hissediorum
slyseducer> ben antraktda crunch yedim
slyseducer> onun lirizmi içerisindeyim
slyseducer> ve ben de boşum
slyseducer> napalım didem
slyseducer> diye sorıyım mı
slyseducer> sence
slyseducer> what do you think
pseudo> sor
slyseducer Tricky-She Makes Me Wanna Die
pseudo> i don't think. that's the problem i think
pseudo> süfer cümle oldu
pseudo> iki gün kalmış pizza gibiyim
pseudo> sen düştün
pseudo> şu an hiç sölemicem bişeyi sölesem
** marquis has joined #pseudo-culture
** ChanServ sets mode: +o marquis
** ChanServ sets mode: +a marquis
marquis> söyle
marquis> dinliyorum
pseudo> yannız süper fantazi yapıodum
pseudo> sıçtın olaya
** slyseducer was kicked by marquis (git sen didem fantazi yapıcak)
marquis> taam sıçtım
pseudo> şey dicektim
pseudo> dur bi olayları geçiim
pseudo> * slyseducer Tricky-She Makes Me Wanna Die
pseudo> i don't think that's the problem i think
pseudo> süfer cümle oldu
pseudo> iki gün kalmış pizza gibiyim
pseudo> sen düştün
pseudo> şu an hiç sölemicem bişeyi sölesem
pseudo> sen okuyamıcaksın ama teorik olarak okuman gerek
pseudo> yazıcaktım
marquis> hadi heyecanlandım
marquis> ha anladım
marquis> kendi kendine konuşuodun
pseudo> eet
pseudo> ve bi an sen gelince
marquis> ama bana söylemicen bişi yok ki
pseudo> basılmış gibi hissettim
pseudo> olmayan senle konuşuodum aslında
pseudo> kendimle diil
marquis> hıı
marquis> ama zaten gerçek diildi
marquis> ama olsundu
pseudo> belki vardır
pseudo> belki yoktur
marquis> bunu bilemeyiz
pseudo> ben bilirim
pseudo> sen bilemezsin
marquis Tricky-She Makes Me Wanna Die
marquis> ben bilemem doğru
marquis> ama zaten bilmiyceksem
pseudo> ama zaten sana
pseudo> söyliyemicem bişi varsa
marquis> ve senin bu durumda bilio olman
marquis> benim için bişi farkettirmicek
pseudo> bunu sölersem
pseudo> söylemiş olurum
pseudo> ve söyleyemicem bişi olmaz
marquis> ee
marquis> söylemicen bişi kalmaz
pseudo> eet
marquis> kalmamış olması olayı daha anlamsız yapmaz
pseudo> evet ama
marquis> çünkü artık benim için durumun deişmiş olur
pseudo> ben mantığı sorguluorum
marquis> sanırım
marquis> istermiydim sorusuna cevabım hayır çünkü böle bişiyi kurmuyorum
marquis> ama söylesen bunu ilginç karşılardım ve hoşuma giderdi
pseudo> ben şu an için sordum
pseudo> ister miydin die
pseudo> daha önce isteyemezdin
pseudo> bilmedin bişi isteyemezsin
marquis> evet
marquis> onu dedim zaten bilmiyodum
pseudo> evet
marquis> şuan derken neyi kastediosun
pseudo> dediğini biliodum
marquis> bunlar konuşulduktan sonra mı
marquis> tam şuan mı
pseudo> hayır o demindi
pseudo> tam şu an ne ki
pseudo> sen onu yazdıında
marquis> hangi demin
pseudo> şu an olmıcak
marquis> e biliorum zaten geçti
pseudo> ilk sorduğum demin
marquis> sadece geçen neydi onu
marquis> örenmek istedim
marquis> hangisiydi
marquis> hıı
marquis> o ilk sorduunsa
marquis> cevabım şu
marquis> evet
marquis> ama eğer söyleseydin o an
marquis> gülmekten yere yıkılırdım sanıyorum
pseudo> neden
marquis> bilmiorum
marquis> hazır olmadıım için sanırım
pseudo> ne biliosun
pseudo> bildiin yerden sorııım
marquis> ne kadar anlamsız olabiliosun
marquis> o anlamsızlık maksimalarını seviorum
pseudo> sevmene sevindim
pseudo> ben de seviorum
marquis> saol
pseudo> komik gelio
pseudo> şu an şu şekilde şunları konuşuo olmamız
pseudo> düştün mü
pseudo> eer düştüysen
pseudo> fantazimi yapıcam
pseudo> söylemiyceim şeyi sölicem
pseudo> bunu sorarken
pseudo> beni kandırma olasılığını işe katmıorum
pseudo> sence katmalı mıyım
pseudo> icq dan gittin
pseudo> ama bilerek de yapmış olabilirsin
** slyseducer has joined #pseudo-culture
** ChanServ sets mode: +o slyseducer
** ChanServ sets mode: +a slyseducer
pseudo> ahaha
pseudo> tüh cidden
slyseducer> neyi
slyseducer> aeheaheah
slyseducer> 3 perdelik komedi
slyseducer> oynuoruz
slyseducer> pastele
slyseducer> dök incilerini çabuk
pseudo> pseudo> komik gelio
pseudo> pseudo> şu an şu şekilde şunları konuşuo olmamız
pseudo> pseudo> düştün mü
pseudo> pseudo> eer düştüysen
pseudo> pseudo> fantazimi yapıcam
pseudo> pseudo> söylemiyceim şeyi sölicem
pseudo> pseudo> bunu sorarken
pseudo> pseudo> beni kandırma olasılığını işe katmıorum
pseudo> pseudo> sence katmalı mıyım
pseudo> pseudo> icq dan gittin
pseudo> pseudo> ama bilerek de yapmış olabilirsin
slyseducer Tricky-She Makes Me Wanna Die
slyseducer> bence katmamalısın
slyseducer> ben o kadar zeki diyilim
slyseducer> en azından aksiyon bazında
slyseducer> ama şuan yalan söylüyo olabilirim
pseudo> bence yapmalısın
pseudo> ben olsam yapardım
slyseducer> aslında bu tamamen seninlen ilgili bi konu
slyseducer> senin zekan beni sınırlıyo
** marquis has quit IRC (Ping timeout)
slyseducer> benim sendeki yansımam anlamlı
slyseducer> neyi yapmalıyım
slyseducer> aksiyonda mı zeki olmalıyım
pseudo> evet
pseudo> bunun zeka ile ilgisi yok aslında
pseudo> daha çok kadın olmakla ilgili
pseudo> entrika bazında
slyseducer> evet büyük ihtimallen şuan doğruları konuşuosun
pseudo> evet
pseudo> saf olan oyuncu erkek
pseudo> kadın diil
pseudo> bunu şurdan anlayabiliriz
pseudo> tam taersini lanse edio kadın
pseudo> tersini
slyseducer> evet
slyseducer> nedenini bilmiyorum tam olarak ama
slyseducer> bu gerçek
pseudo> bu konuşma süper oldu direkt savelicem
slyseducer> evet ama bu çok fazla düz bi mantık
syseducer> erkeğin neden bu kadar yüzeysel olduğu da
slyseducer> bence ayrıca incelenmeli
slyseducer> save le sak la
slyseducer> ben çok şey örendim önceki 5 dakikada
slyseducer> aehaehaeh
slyseducer> karetsin yalan söylüorum
slyseducer> hep olasılıkları üzerinden konuştuk
slyseducer> ne örenmiş olabilirim ki
slyseducer Tricky-She Makes Me Wanna Die
slyseducer> tabi ki hiçbşi
pseudo> yo örendin
pseudo> yani benim hakkımda bişiler örendin
pseudo> sen olmayan benle konuşsan
pseudo> nabıcağımı örendin
slyseducer> düştüüm
slyseducer> dştüm
pseudo> ahaha
*** marquis has joined #pseudo-culture
*** ChanServ sets mode: +o marquis
*** ChanServ sets mode: +a marquis
pseudo> söledim
*** slyseducer was kicked by marquis (-)

Cuma, Mayıs 27

trouble loves me
trouble leads me
to things more than you do
or would attempt to
so console me
otherwise, hold me
just when it seems like everything's evened out
and where balance seems serene
trouble loves me
walks beside me
to chide me not to guide me
it's still much more than you'll do
so console me
otherwise, hold me
just when it seems like everything's evened out
and the balance seems serene

Pazar, Mayıs 22

Bak şimdi - oturmuşuz ama sanki
tüm dünya ayaklanmış ve bizim için
her şeyin ayaklarına kapanmışız
diyorlar,
Diyorsun ki sen yüzünü
bütün gün ısınmış olan kayaya
çevirip:Gidelim, benim gölgem ikimize de
yeter.

ali.b.
garip rüyaların anlatıldıkça ve düşündükçe dağılan sisli bir havası, konuştukça azalan gizemi vardır. ben dün gece garip bir rüya gördüm. yarattığı etki uyandığımda deftere hakkında bir şeyler karalamamı sağladı.

rüyamda:

bir dağın eteğinde köy gibi bir yerde yaşıyorum, ve karşı dağın eteklerindeki köy kar kaplı. oysa bizimki günlük güneşlik. hiç tanımadığım bir takım insanlarla vakit geçirirken gözüm karşıki köye takılıyor ve takılmasıyla kartal gözüyle yer değiştirip büyüteç etkisi yaratıyor. karşıki köydeki insanlar donmuş. çünkü orası çok soğuk ve insanlar bir zamanda asılı kalmış. bunu fark edince yanımdakine şaşkınlığımı belirtir bir cümle kuruyorum o da mevsimi gelince çözüleceklerini söylüyor. büyüteç göze geri dönüyoruz ve baktığımda donduğu sırada yürüyen bir kadının kaldığı yerden yürümeye devam ettiğini, hiç bir şey fark etmediğini fark edip uyanıyorum.

Cumartesi, Mayıs 21

when one man, for whatever reason, has the opportunity to lead an extra ordinary life, he has no right to keep it to himself.
c.

Çarşamba, Mayıs 18

Pazartesi, Mayıs 16

bir bir denemisim bütün kelimeleri
ben bütün hüzünleri denemisim kendimde..
beynim ve vücudum yavaş çalışıyor. before you slip into unconsciousness i'd like to have another kiss another flashing chance at bliss another kiss, another kiss the days are bright and filled with pain enclose me in your gentle rain the time you ran was too insane we'll meet again, we'll meet again oh tell me where your freedom lies the streets are fields that never die deliver me from reasons why you'd rather cry, i'd rather fly.hiçbir şeyi anlamlandırmak istememekten doğan bir anlamsızlık çölü.

Pazar, Mayıs 15

His hello was the end of her endings
Her laugh was their first step down the aisle
His hand would be hers to hold forever
His forever was as simple as her smile
He said she was what was missing
She said instantly she knew
She was a question to be answered
And his answer was "I do".
o rose, thou art sick!
the invisible worm
that flies in the night,
in the howling storm,
has found out thy bed of crimson joy:
and his dark secret love does thy life destroy.
...she was wearing a sheared racoon coat, and Lane, walking toward her quickly but with a slow face, reasoned to himself, with suppressed excitement, that he was the only one on the platform who really knew Franny's coat. He remembered that once, in a borrowed car, after kissing Franny for a half hour or so, he had kissed her coat lapel, as though it were a perfectly desirable, organic extension of the person herself.

Franny&Zooey

Cumartesi, Mayıs 14

How many loved your moments of glad grace,
And loved your beauty with love false or true;
But one man loved the pilgrim soul in you,
And loved the sorrows of your changing face.

w.b. yeats
if equal affection cannot be, let the more loving one be me.
w.h. auden

Çarşamba, Mayıs 11

so am i good or bad?
the way that things did turn out
i did only make you sad
and we cried and we cried on the phone
oh but in my mind you were never that all alone
oh you were majesty
your ropes were heavy
and your longing was a cutting from bone
so am i, am i good or bad?
could only awake your anger
i could only make you mad...

Pazar, Mayıs 8

Friends
Tell me I am crazy
That I'm wasting time with you
You'll never be mine
That's Not the way I see it
Cause I feel you're already mine
Whenever you're with me
People always talking 'bout

Reputation
I don't care about your other girls
Just be good to me
Friends are always telling me
You're a user
I don't care what you do to them
Just be good to me
You may have many others

But I know when you're with me
You are all mine
Friends
Seem to always listen
To the bad things that you do
You never do them to me
People always talking 'bout Reputation

I don't care about them other girls
Just be good to me
Friends are always telling me
You're a user I don't care what you do to them
Just be good to me
Love

Is a game of chances
So I'll take my chance with you
And you, I won't try to change
We've Talked about it and I'd
Rather have a piece of you
Than to have all of nothing
But just be good to me
In the morning
Just be good to me
In the afternoon or evening
Just be good to me
I'm not the careless type

I won't tie you down
When you need me I'll be around
I'll be good to you
You be good to me
And we'll be together
Be together
Just be good to me
Be nice to me

Be sweet to me
We won't worry
About what people say
groove is in the heart
cok uykum var

Cumartesi, Mayıs 7

Yalnız bir çingene

Her şeyi bir hikayeymiş gibi anlatıyor
Dünyayı artık yaşarken değil anlatırken seviyordu
Yalnızlık da istenilen bir şeydi aşkta üstelik
Yalnızdı işte bir şeyler tasvir edecekti
Neyi tasvir edecekti dünya uzaktı
Sevgilisiyle aylardır görüşmüyorlardı
Kimse sevgilerini bilmiyordu
"Artık güzel bir şey söyleyebilir miyim?"

Sonbahar yaprakları topluyor
Kalın bir kitabın içinde kurutuyordu
Sarı yapraklar iyice kuruyuncaya dek kitabı okumuyordu
Üstelik yalnızdı sevgilisi çok uzaklardaydı
Müzik de duygudaş bir sanattı üstelik
Her yer sarıydı her yer kırmızıydı
Her yer yapraklarla örtülüydü
Yer görünmüyordu gerçekler örtülmüştü
Dünya gerçek değildi
Kendisi de gerçek değildi, kimse onu tanımıyordu
Bir bu kentin mekanı kalmıştı gerçek
İnsanlar yoktu da kuramlar mı vardı
Kimse dünyaya inanmıyordu
Güneyli bir çingene ölüyor
Yerini bir kuzeyli alıyordu
"Hala güzel bir şey söyleyebilir miyim sahiden?"

Dünya kendisini yapraklarla örtüyordu
Sarı bir sokakta bir sonbahar tünelinde
-Akdeniz'in tanımadığı bir güzellikti-
Yerden bir yaprak kaldırıp altında dünyayı arıyordu
Bir köşe lambasını yakıyor oturuyordu
Işığın dar dünyasında kendine ait bir mekan
Kendine ait bir hayat
Kendine ait bir bilgelik buluyordu
Dünyayı kaldırdığı yaprağın altında seviyordu
"Söyleyemem, nasıl söylerim artık güzel bir şeyi"

Kimse yalnızlığını bozmuyordu
Bir sonbahar yaşanıyordu
O bu sonbaharın sahibiydi
Sevgilisi çok uzaklardaydı üstelik
Üstelik onu çok seviyordu
Evine dönüyor, bir köşe lambasını yakıyordu
Kurumuş yapraklara bakıyordu
Işığın kendine ait odasında o kalın kitabı okuyordu
Dünyayı deli gibi anlamak anlamak istiyordu

ahmet güntan

Perşembe, Mayıs 5

anı

sayfalarını çevirdiğim kitabın kokusu
bana başka bir kitabı anımsattı
başka bir kitabın kokusu
seninkini

sen
ve anımsamadığım hiçbir kitap
kalmadı.

d.

Çarşamba, Mayıs 4

fin

uyuması için birine şarkı söylemek istiyorum,
birisinin yanına oturup hareketsizce durmak.
seni sallayarak bir şarkı mırıldanmak istiyorum,
tam uykuya dalacağın sırada seninle birlikte olmak.
evdeki tek uyanık kişinin ben olmasını,
gecenin soğuk olduğunu tek bilenin.
hem içeriyi, hem de dışarıyı dinlemek istiyorum,
senin içini, dünyanın ve ormanların.
saatler, zillerini ağır ağır çalıyorlar,
ve sen zamanın aslına inebiliyorsun.
sokakta bir yabancı yürüyor
ve yoldan geçen bir köpeği rahatsız ediyor.
ardından sessizlik geliyor.
gözlerimi sana, ellerimi uzatırcasına sunmuştum,
karanlığın içinde bir şeyler kıpırdadığında,
seni hafifçe tutup sonra da bırakmaları için.

rilke
modern aşk

gemilerde, otobüslerde, uçaklarda
gittim seni bulmak için
seni yani doğru kişiyi
doğru kişi kim
doğru kişi bazan en yakınında
olabiliyordu insanın
bazan en uzağında
bunu bilmiyorduk
sonunda doğru kişiyi değil
hep kendimizi buluyorduk
aldırmıyorum ben şimdi
intizar ettiğim birisi yok
dua ediyorum hayatıma giren
yanlış kişiler için
bana gelince ben
hazan yüzlü bir adamı aradım hep
bir sonbahar günü beyaz pardesüyle
kurumuş yaprakların üstünden
kapımı çalmasını bekledim
gelse ne olacaktı
onu da bilmiyordum ya
olanaksız birşey istediğimin farkındaydım
yine de gemilerde, otobüslerde, uçaklarda
onu aradım. bir tren bana adını söyledi.
modern aşka üç gün
inanabilirdim oysa ben
uzun araştırmalar sonucunda
modern aşk konusunda
diyebileceğim beş satır birşey var
artık çok da kafamı yormuyorum doğrusu
diyeceğim şu:
bunu yapan biri var
bir ilişki bitiyor
kadın kadın olduğu için mi
erkek erkek olduğu için mi bitiyor
bunu yapan biri var.

l.m.
Ormanların Gümbürtüsü

Artık hiçbir şeye karşı değilmiş gibi kayıtsızım
Yolculuğun sonunda ormanda duyduğum sesi öldürdüm
Amacım yoktu sesi öldürürken, ses öldüğü için de hala amaçsız sayılırım
Ormana karşı değilmiş gibi kayıtsızdım
Ormandan çıkınca şehrin ışıkları ve ışıkların suda işaret ettiği anlamların adı olan dünya ile karşılaştım
Dünyaya karşı da kayıtsızım
"Anlamıyorum seni" diyen birine kendimi anlatmak üzere uzattığım kitap hala okunmadığı için,
Bir gecenin sonunda anlatılmamak için yaşanmış gönderilmemek üzere yazılmış bir mektuba koyarak...
Mantıklı olan her şeyin nedenini aradım
Nedenini aramadığım için artık yalnızca ölümü ve aşkı seviyorum
Konuşma haline gelmeyen şeyleri
Susmalı ve sonra ormanın güzelliğinden söz etmeli:
"Kış henüz gelmişti, kar tertemiz ve her yer bembeyazdı"
Biz de mutluyduk
Kimimizin sevgilisi vardı
Sevgilisi olanların üstüne bir taş duvar yıkılıyordu
Taş duvar üstümüze sessizce yıkılıyordu
Ses ölmüştü çünkü nedenini aramadan
Sevgilim sensiz olabilmek için sokaklarda yürüyorum
Sevgilim pencereden bakıyor ve yanıma şemsiye almaya karar veriyorum
Sevgilim sensiz olabilmek için durmadan "Yağmur yağıyordu" diye bir cümle tekrarlıyorum
Sevgilim sokağa çıkarken şemsiyemi almayı unutuyorum
Sevgilim son vapuru kaçırıyorum ve iskelenin aynasında seni ve yağmuru görüyorum
Hava soğuk sevgilim, bütün gün sobayla sevişiyorum
İskelenin aynası ve aynadakilerin işaret ettiği anlamların adı olan dünya
Ki ona bakarken hayatımıza bakardık
Ya da şöyle söyleyeyim:Hayatımıza bakarken sanki ona bakardık
Yansıttığı görüntü bakırı altın yapmıyor artık
Daha neler yapmadım seni unutmak için, neler yapmadım
Aşk filimleri seyredip sonra aşksız bir dünyada yürümek istemediğim için aşk filimlerine gitmedim
Kırmızı bir fular taktım bileğime şeytan kovmak için
Arabamı bütün barların önünde park edilmiş görebilirdin
Barda peşimden gelen o adama, şeytan kovmak için senden ve Hemingway'den söz ettim:
"Çehov da bir Amerikalıdır aslında"
Neler yapmadım seni unutmak için, neler yapmadım
Üstünde dünya haritası olan bir uyku tulumunda uyudum
İyi şeyler gördüm rüyalarımda
Sonra bir gecenin sonunda
Seni öldürdüğüm için kayıtsızca
Ve artık vazgeçtiğim için omuzlarımı tutan o ellerden
Uzun süre yaşayıp uzun süre öldüğüm
ve mezar taşıma "Ernest ve Scott" yazdırdığım için
Kremalı çorbalar, et yemekleri ve şaraptan bıktığım
Ve durulamalık konyak da çevirmediği için sessizliği altına
"Yağmur kayıtsızca yağıyordu" cümlesinin yerini
"Yağmur yağıyordu" cümlesi aldı
Sesi yaralı bir kaplan gibi bağırırken bıraktım
"Yağmur yağıyor" dedikçe
"Kış henüz gelmişti, kar tertemiz ve her yer bembeyazdı" diyen Hemingway
Ki boks yaparken yazardı
Ya da şöyle söyleyeyim:Yazarken boks yapardı
Durmadan sesleniyor şimdi bana:
Dünya güzel mi? Sen soylu musun? Sevgilin var mı?
Mutlu musun? Eve dönünce kahve, yemekten sonra konyak içiyor musun?
Yoksa hepten mi unuttun şarabın simyasını? Yağmur hiç yağmadı ben dünyaya baktığım sürece
Bakır altına dönüşünceye dek hiç de yağmayacak zaten
Kayıtsızım, korkarak ormanların başıma vuran gürültüsünden.

Ahmet Güntan
...
ama ben hiç
bir erkeğe
kaldırabileceğinin daha fazlasını
kaldırıp atmadım
...

l.m.

ben de.

d.k.
He Shot me Down Bang Bang

seni bir gün en yakının ele verirse eğer,
öğren susmasını ve ağlamamasını.
bir kavanozun içinde mavi bir gül
yetiştir her gün daha çok yaşayan.
bir masalın ağzını kapat ve yat
geniş odalarda. bir oksijen çadırında.
ona kötü bir şey olsun istedim
bana aşık olsun istedim.

l.m.
in time, one is only what one is: what one has always been.
in space, one can be another person.

susan sontag
Kim olduğumu ne bilirlerdi. Şimdi
korkunç zordu beni sevmek; ve ben,
buna yalnız Biri'nin gücü yeteceğini
seziyordum. ama, o Biri, istemiyordu henüz.

Rilke

Salı, Mayıs 3

Çarşamba, Nisan 27

limb by limb, tooth by tooth
tearing up inside of me
every day, every hour
i wish that i was bullet proof
wax me, mould me
heat the pins and stab them in
you have turned me into this
just wish that it was bullet proof, was bullet proof
so pay the money and
take a shot
lead-fill the hole in me
i could burst a million bubbles
all surrogate and bullet proof and bullet proof

Cumartesi, Nisan 23

seviyor papatyaları

hani her şey bitti der kimi zaman
biten güz; masalların analtılmayan kısmı
aşk denilen çıplaklığı anımsamak oysa
yeniden soyunmak istemek zaten her şey güzel
aldatıcı olan yeterince ezilme tadı
bir yontu olabilmekten yeterince söyledim suya
ağırlığını kaybedince söz oldu

nasıl çekiyorsa canım seni o kırılmayı da öyle yaşadım
yanıt hakkı da dili bozmakla sınırlı kaldı
artık yazılacak tek şey şüphe

neden buz koymuyorsun biraz daha içkine

ertan yılmaz

Çarşamba, Nisan 20

girls just wanna have fun

kendimden hoşnutsuzum,
uyuzum.
bitki olsam fotosentez yapıp bi işe yarardım,
aylaklığa övgüyüm.
eğer cuma günü görmek istediğim sayıyı göremezsem
buraya yazıyorum,,,,,,

Salı, Nisan 12

Sıkıntıyı veren tatminsizliktir, aşk değil.
Aşk acı verir.

Melih Cevdet Anday
...
Yazmak için anadilin belki de tiksindirici olması gerekir; ama öyle ki sadece sentantik yaratının kendi içinde yabancı bir dil açabileceği şekilde; böylece bir bütün olarak dil, tüm sentaksın ötesinde, kendi dış gövdesini açığa çıkarabilsin. Bazen yazarları kutluyoruz; ama onlar da kendi olmalarını başarmaktan, kendileri için koydukları sürekli kayan, kendilerinden uzaklaşan sınıra yaklaşmaktan çok uzakta olduklarını biliyorlar. Yazmak aynı zamanda bir yazardan başka bir şey olmak demektir. Edebiyatın ne olduğunu soranlara Virginia Woolf şöyle cevap veriyordu: Kime yazmaktan söz ediyorsunuz? Yazar ondan bahsetmez; onun derdi başkadır.
... Deleuze

...
Dili savunmanın tek yolu ona saldırmaktır...Her yazar kendi dilini yaratmak zorundadır.
... Rimbaud

Perşembe, Mart 31

are you game?
closer i get
lady, i will touch you with my mind
touch you and touch and touch
until you give
me suddenly a smile, shyly obscene
(lady i will
touch you with my mind.) Touch
you, that is all,
lightly and you utterly will become
with infinite ease
the poem which i do not write.

e e cummings.

Pazar, Mart 27

an intellectual is a person who has discovered something more interesting than sex.
huxley

Çarşamba, Mart 23

pastane ne güzel bir kelime.
kara fırından ıspanaklı börek alıcaksın önce, pelitten küçük pizza. iki ayrı yöndeler ama değer. ya aslında
konak'tan ekler, beyoğlundan çikolata,
yani elmalı pay, kasekuchen, belki profiterol, muffin, portakallı limonlu kek, verona.

kadın olmak neden bu kadar zor?

Pazartesi, Mart 21

read me.
treat me like the pages of a book.

do you read me?

d.
Ursula K.Le Guin demiş ki

"Eğer bir şeyi bütün olarak görebilirsen, hep güzelmiş gibi görünür. Gezegenler, yaşamlar... Ama yakından bakıldığında bir dünya yalnızca toz ve kayadan oluşur. Günden güne yaşam daha da zorlaşır. Yorulursun, ritmi kaçırırsın. Uzaklığı ararsın, ara vermeyi... Dünyanın ne kadar güzel olduğunu görmenin yolu, onu Ay gibi görmekten geçiyor. Yaşamın ne kadar güzel olduğunu görmenin yolu. Ölümün bakış açısından bakmaktan geçiyor!"

Pazar, Mart 20

done but with errors on page

sıradaki.

ren+stimpy

i don't think you're happy enough.
that's right! i'll teach you to be happy.
i'll teach your grandmother to suck eggs.
happy happy joy joy
happy happy joy joy
happy happy joy joy
happy happy joy joy
happy happy joy joy
happy happy joy joy
happy happy joy joy joy
if you ain't the granddaddy of all liars.
the little critters of nature they don't know that they're ugly.
that's very funny!
a fly marrying a bumblebee.
i told you i'd shoot!
but you didn't believe me.
why didn't you believe me?

Cumartesi, Mart 19

içmediğim şu günlerde alkolu düşündüm:
berbat bir şey olmuşsa, unutmak icin içersin;
iyi bir şey olmuşsa kutlamak için içersin,
ve hiçbir şey olmamışsa bir şeyler olması için içersin.
Fashion is made to become unfashionable.
coco.

Salı, Mart 15

godin...godet...godot

ESTRAGON: Do you think God sees me?
VLADIMIR: You must close your eyes.
...

ESTRAGON: [Aphoristic for once.] We all are born mad. Some remain so.

Beckett.
every passing minute is another chance to turn it all around.


Pazar, Mart 13

sonnet 116

Let me not to the marriage of true minds
Admit impediments. Love is not love
Which alters when it alteration finds,
Or bends with the remover to remove:
O no! it is an ever-fixed mark
That looks on tempests and is never shaken;
It is the star to every wandering bark,
Whose worth's unknown, although his height be taken.
Love's not Time's fool, though rosy lips and cheeks
Within his bending sickle's compass come:
Love alters not with his brief hours and weeks,
But bears it out even to the edge of doom.
If this be error and upon me proved,
I never writ, nor no man ever loved.