Pazar, Haziran 25

İnsanın gerçek gücü, büyüyüp bilgisi arttıkça izleyebileceği yol, iyice daralıyor. Ta ki, en sonunda sadece ve sadece mutlaka gerekenden başka yapacak şeyi kalmayıncaya kadar.

Le Guin, Yerdeniz Büyücüsü

Perşembe, Haziran 22

create

as if it was that easy.
as if i was not bored.
looking there from the same window.

looking
but not being there.

d.

Çarşamba, Haziran 21

i know i’m the one who has disappeared when i write my name no words appear and in your heart i will appear and when it’s my turn i turn away

love had tasted me and spat me out

demiştim,
boşa gitmesin.

Cumartesi, Haziran 17

Love—as commonly conceived—is, in essence, a futile chasing after something that doesn’t exist, there is nevertheless a love beyond this “making love,” a love that exists beyond lack and limitation and that involves a sort of ecstasy of being. The irony is that in making love we think we know what we want, but it turns out to be an illusion, while this other love touches on a real experience of which we know nothing. It’s a mystical sort of thing.

Lacan

Cuma, Haziran 9

love sells, doesn't it?

seni sonsuz sevmek.

Saying is inventing. Wrong, very rightly wrong. You invent nothing, you think you are inventing, you think you are escaping, and all you do is stammer out your lesson, the remnants of a pensum one day got by heart and long forgotten, life without tears, as it is wept.

Pazartesi, Haziran 5

zizek!

Evren karşısındaki, kendiliğinden tavrım ne olurdu? Herhalde çok karanlık bir tavır olurdu. Birinci tez olarak tam bir boşunalığı ve yararsızlığı öne sürüyorum: Temelde “hiçbir şey” var. Kelimeyi gerçek anlamında kullanıyorum. Sonuçta yitip giden nesnelerin kırıntıları gibi. Evrene bakın, büyük bir boşluk. Ama sonra şeyler nasıl ortaya çıkıyor? Burada kuvantum fiziğine kendiliğinden bir sempati duyuyorum. Evrenin pozitif yüklü bir boşluk olduğu fikri hakim. Ama sonra bazı şeyler ortaya çıkıyor ve boşluğun dengeleri bozuluyor. Bu fikir benim çok hoşuma gider. Var olanın sadece "hiçbir şey"olmadığı, orada bazı şeylerin olduğu gerçeği. Bu da bir şeylerin korkunç biçimde ters gittiği anlamına geliyor. Yaratılışın bir tür kozmik dengesizlik, kozmik felaket olduğunu ve şeylerin bir hata sonucu var olduklarını söylüyoruz. Hatta ben daha da ileri giderek buna karşı koymanın tek yolunun hatayı üzerimize alıp sonuna kadar gitmekten geçtiğini öne sürüyorum. Buna bir de isim bulmuşuz. “Sevgi” diyoruz. Sevgi tam da bu türden bir kozmik dengesizlik değil mi? “Dünyayı seviyorum” veya “Evrensel sevgi” gibisinden kavramlardan oldum olası iğrenmişimdir. Ben dünyayı sevmiyorum. Ben daha çok “Dünyadan nefret ediyorum” ile “Dünyayı takmıyorum” arasında bir yerlerdeyim. Ama gerçekliğin tamamı bundan ibaret. Çok aptalca. Bu var ve ben onu umursamıyorum. Benim için sevgi aşırı derecede şiddet içeren bir eylem. Sevgi "Hepinizi seviyorum" demek değil. Sevgi, bir şeyi seçiyorum anlamına geliyor ki burada yine o dengesizlik yapısı var. Bu şey küçük bir ayrıntıdan, kırılgan bir bireyden ibaret dahi olsa, diyorum ki “Seni her şeyden çok seviyorum”. Bu gayet resmî manada, sevgi fenalıktır.

Pazar, Haziran 4