Salı, Mart 24

tenin üzgünlüğü


Rezaletin peşindeyim Yorgo. Soyluluk nasıl taçlandırıyorsa hayatı, gülünç de görünebiliyor bazen. Geleceğin belleksiz toprağına kondurulmuş perişan bir korkuluk denli işe yaramaz... Böyle onurluca kimi savıyoruz başımızdan? Kimi Yorgo? İlla aşkla mı sıvamalıyız dokunma açlığımızı? Birbirimize değdikçe tenimizden çıkan ateşi gösterişli sözlerle hatırladıkça güzelleşiyor muyuz sanki? Şimdi, şu anda, tam da geçip gitmekteyken zaman, rezil olmanın bir yararı olmalı. Ayıp etmek yetmez, önünde eğilip yüceltmeliyiz ayıbı. Alçalmalıyız Yorgo. Madem sevişmeyi beceremiyoruz, bir gün sevişebileceğimiz başka birilerini ummanın iyimserliğiyle bırak da düzüşelim.

Sema Kaygusuz - Yere Düşen Dualar

Pazartesi, Mart 16

ışığı gördüm



kimsenin bir türlü çekemediği konuları mahsun çekmiş, iyi etmiş. yılmaz güney'le kıyaslanması biraz komik, zaten kıyaslama da ne derece geçerli ve tehlikesiz bir tekniktir bilemiyorum - ama daha da iyi filmler çekmesini diliyorum.

Çarşamba, Mart 4

sukunet



sporda yeni programımın ağırlığı altında yorulmuş, suyumu içip arabama binmiş sevgilimle konuşmuş ve motoru çalıştırmıştım. her zamanki gibi sakin. sonra arabanın burnunu çıkarmamla  geri geri son sürat bana gelen röno yu gördüm. küt. arabadan çıkan boyama sarı teyze bana "arabama çarptınız" dedi. ya sabır 1. haklı çıkmak için bu kadar mücadele vereceğini bilsem tamam sen haklısın diyip susardım, ben bir noktada pes eder zannetmişim. yanlış. hayatımda ilk kez birini dövmeye bu kadar yaklaştım herhalde. beni alaya alarak konuşmalardan tutun, ölümlü dünyaya uzanan inanılmaz zaman kaybı bir monolog. bir noktada kendi kontrolumu kaybetmemek için polisi aradım ve arabanın içinde oturdum. bana gelip "ayağınıza kadar geliyorum siz arabanızda oturuyorsunuz" dediği noktada artık kontrol sahibi de değildim. polis geldi, bana acıyan gözlerle bakıp yardımcı olamıyoruz tutanakları siz tutacaksınız dedi. sports un güvenlik görevlisi aracı olup tutanağı tutmak istedi, bir akbaba misali durmadan beynimi didikleyen bu kadına karşı sabrımı korumam için. kendisi daha önce de kaza yapmışmış, hiç benim gibisini görmemişmiş. ben de suç benim olmadığı için neden terbiyesiz ben oluyorum anlayamadığımdan, kendisi süper high seviyesiyle (ikimiz de bu komunitenin insanıyız ağzı, komunite dediği de sports international) bana "size biraz akıl vermek istiyorum" dedi.  gözümle gördüm diye başlayan bir cümle kurduktan sonra ben artık dayanamayıp ben de kıçımla bakmıyorum dedim, seviye düştü seviye düştü diye sayıklayınca dedim git içeri mikrofona konuş bütün sports bilsin seviyesizliğimi, yeter ki yarım saat önce hızla girdiğin hayatımdan aynı hızla çık. evraklarımızı güvenlik gidip fotokopi çektirdi. güvenliğe sarılmak istiyorum zaten en son gelip yüzde yüz haklısınız hiç kendinizi yıpratmayın dedi. ben yolda sinirden ağladım, evde ağladım. kadının o elektriğini üzerimden atamadım. atamıyorum, atmak için yazıyorum.

Salı, Mart 3

hahaha!



geçenlerde kansere karşı verilecek mücadelede yapılması gerekenler listesinde okumuştum: kırmızı meyveler yiyin, tanrıya inanın. dilin içinde kurgulanmış gerçekliğin algımızın ötesinde oldupu, şu an bir mağaraya girip  tanrının sesini duydum diyen herhangi birinin şizofren olarak tanımlanacağı dünyada büyük resmi görmek herhalde olanaksız. 
ki büyük bir resim olduğuna da hiç inanmıyorum.
amen.