Çarşamba, Mayıs 27

leb demeden leblebi diyemezsin



başlayınca bitene kadar bırakamadığım şeylerden biri sarı leblebi. oysa artık nutellayı bırakabiliyorum, ki bu bence kendimi terbiye etmiş olduğumun en büyük göstergesi olmalı. leblebi şişkinliği, leblebi gazı.

Pazar, Mayıs 17

star-crossed lovers


"What's in a name? That which we call a rose by any other name would smell as sweet."

Çarşamba, Mayıs 13

aranciata rossa

ilk yediğimden beri aşığı oldum edamame - taze soya fasülyesi - yemek için wagamama ya gitmeye gerek kalmadı. iglo donmuşunu getirmiş sağolsun, fasülyenin içinden çıkarıp yemek zevkliydi ama burda ayıklanmışı var. heyecanla spor sonrası migrosa uğradım, az önce buharda pişirdim ve tükettim. sonuçtan tatmin olmuş gibiyim. bikaç gündür sporda bi kız ve trainerını fark etmemek mümkün değil.  kişisel spor eğitmeni inanılmaz gereksiz bulduğum bir merci, madonna olmadığın müddetçe. zaten sports international halkı da buna hazır değilmiş, herkes merakla takip ediyor çifti.kas yığını trainer haydi başlıyoruz, bundan 10 tane daha istiyorum, evet devaaam, bırakma filan gibi enerjik cümleler kurup duruyor kıza. bi de kızın cep telefonunu cebinde taşıyor, mesaj gelince filan veriyor. sekreter bir duruşu da var. ben spor bitince ne yapıyorlar onu merak ettim, herkes duşunu alıyor, orda bitiyor mu, sanki her şeyi beraber yapıyorlarmış gibi bir izlenim uyandı bende. kızın yaşamaya hali yok ama tezahurat var. bundan başka dollhouse bitti, ben son bölümü televizyon izlerken izledim, joss'a saygıda kusur etmemek için izliyormuş gibi yapmanın manası nedir tam olarak. zaten bir sey izleme sabrım iyice tükendi, yaz geldi, kiraz çıktı. en sevdiğim içecek soda. pellegrinonun kan portakallısı enfes. yarın depeche mode a gitsem mi gitmesem mi derken konser iptal.

Salı, Mayıs 5

Le Relais de L'Entrecôte



oh bebek. yemek menüsünde tek yemek var: yukarıda gördüğünüz, hayatımda yediğim en güzel et ve patates kızartması. sorulan soru basit: etiniz nasıl olsun? İlk cenevre'de gittim, haftaiçi olmasına rağmen epey sırada bekledik. sonunda sıkışık masalarla dolu salona girdik. ortam harika, şarap güzel. başlangıç olarak cevizlerle süslenmiş hardal soslu salaş bir salata geliyor önünüze. yanında da baget ekmek. sosu gerçekten harika. salata tabağını bagetle sıyırıyor olmak korkutucu. bu az sonra nasıl bir tatla karşılaşacağınız hakkında küçük bir ipucu sadece. sonunda içi kırmızı, üzeri enfes yeşil sosla örtülü antrikotumuz geliyor. orgazmik. asıl süpriz bu yemeği 2 kere yemek oluyor, birinci porsiyonunuzu bitirdiğinizi gören kadın garsonunuz hemen tealight mumların üzerindeki tepside sıcaklığını koruyan etinizin ikinci kısmını servis ediyor, yanına yeni kızarmış patatesler ve "bonne continuation" diyerek yanınızdan ayrılıyor. yaşasın damar sertliği, kolestrol. sonra yer kaldıysa gelsin tatlı menüsü. ilk gittiğimizde delilik yapıp mont blanc, dondurmalı profiterol ve creme brulee istedik. hepsi de enfesti, özellikle de brulee yumurta yumağı bir tatlı olmasına rağmen inanılmaz hafifti. yediklerimin tadını anlatmak gibi nafile bir çaba içersine girmeyeceğim, sadece şunu söylemek yeterli olacaktır:cenevre'de 2, paris'de 2 kere giderek 15 gün içerisinde 4 kere gittiğim tek restorandır kendileri. yoksa brasserie mi demeliydim? 
aldığım duyumlara göre cities'de L'Entrecote de Paris diye bir yer varmış. always the real thing diye düşünsemde en kısa zamanda gidip hayal kırıklığına uğramamak istiyorum.

Pazar, Mayıs 3

corona



Aus der Hand frißt der Herbst mir sein Blatt: wir sind Freunde.
Wir schälen die Zeit aus den Nüssen und lehren sie gehen:
die Zeit kehrt zurück in die Schale.

Im Spiegel ist Sonntag,
im Traum wird geschlafen,
der Mund redet wahr.

Mein Aug steigt hinab zum Geschlecht der Geliebten:
wir sehen uns an,
wir sagen uns Dunkles,
wir lieben einander wie Mohn und Gedächtnis,
wir schlafen wie Wein in den Muscheln,
wie das Meer im Blutstrahl des Mondes.

Wir stehen umschlungen im Fenster, sie sehen uns zu von der Straße:
es ist Zeit, daß man weiß!
Es ist Zeit, daß der Stein sich zu blühen bequemt,
daß der Unrast ein Herz schlägt.
Es ist Zeit, daß es Zeit wird.

Es ist Zeit. 

Paul Celan