Cuma, Aralık 31

2010, duygusal eğitim



zihnim sayfalarca yazı yazıyor, satırlar ahenkle ardarda sıralanıyor, hayatın tüm pürüzsüzlüğüyle aktığı mürekebbimsi bir sıvıda boğuluyorum. yazmak istiyorum ve işte kalem. gık yok. kendime diyecek onca söz bulup, mantığımla her şeyi çözebileceğime inanıyorum. tüm kalbimle.
peki ya kalbim? onunla hiçbir şeyi çözemiyoruz, bilemiyoruz. oturup birbirimize bakıyoruz. bir işaret bekliyoruz. her şeyin bir anda suya atılan bir efervesan gibi erimesini, homojen bir dağılımın gerçekleşmesini bekliyoruz.

yoruldum, jim morrisonın sonsuza dek şiir okuduğu bir yer burası. bir resme bu kadar yakından bakınca sadece detay. kulaklarımın hiçbir sesi duymadığı beyaz bir sayfa. mesela.

Perşembe, Aralık 23

geçiniz


adrenalin kaslarımı sıcak sıcak yakıyor, 6 ay sürecek bir gevşeme için her şey. ruhuma da botoks yapsam, donsam, kıpırdamasam, 6 ay içinde çözülsem yavaş yavaş. kelimeler zehir, özür manasız. sus, sus, sus. sakın sesin çıkmasın. sınırlarını zorladıkça anlayacaksın. kurallar belli: böyle göte, öyle yarrak.

Cuma, Aralık 17

2011


o kadar depremli geçeceksin ki, sarsıntıları şimdiden başladı. seçim yapmak zorunda olmak, sorumluluk almak, özgür olmak demek ya, ben özgür olmayı istemiyorum belki de. ama akacak kan damarda durmuyor. 2011 seni bekliyorum, gel.

Pazar, Aralık 12

hayat bilgisi



susan miller, hakan kırkoğlu, michael lutin ve saire, yıldızlara baktırdım, fallarda çıkmıyorum. terazi burcunda artık hangi gezegen ters gidiyorsa bir an önce düz gitmeye başlasın. rica ediyorum.
patlayamayan balon sendromu. hayatının her detayından mutsuz olmak, her şeyine yabancılaşmak. her şeyin korkutucu, her şeyin sorunlu, her şeyin zor gelmesi. hayatın beni neden yorması.
bu hislerin bugünle sınırlı olmasını can-ı gönülden diliyorum, kendimi dinlemiyorum.

Pazar, Aralık 5

"izzet" nadire.

Anneannem bize kalmaya geldiğinde çocuklara ait mutlulukla dalardım uykuya onun koynunda. Şimdi o 85 yaşında, bir hastane odasında, bir yatağa bağımlı, ölmeyi bekliyor. Onu her gördüğümde içimde bir şey küçülüp ufalanıyor, onunla beraber yitip giden çocukluğumu görüyorum. Her gece yatağında benim için ettiğin duaların eksikliğini hissettiğimde gerçekten anlayacağım artık burada olmadığını.

Perşembe, Aralık 2

biraz kül biraz duman o benim işte




her şeyi kontrol edemezsin, her şeyi kontrol edemezsin, her şeyi kontrol edemezsin.
bunu kaç defa yazsam kabullenirim?

Salı, Kasım 30

Cumartesi, Kasım 13

ode to a nightingale



My heart aches, and a drowsy numbness pains
My sense, as though of hemlock I had drunk,
Or emptied some dull opiate to the drains
One minute past, and Lethe-wards had sunk:
'Tis not through envy of thy happy lot,
But being too happy in thy happiness--

John Keats

Salı, Kasım 9

miniskül


here is the deepest secret nobody knows
(here is the root of the root and the bud of the bud
and the sky of the sky of a tree called life; which grows
higher than the soul can hope or mind can hide)
and this is the wonder that's keeping the stars apart

i carry your heart (i carry it in my heart)

e. e. cummings.

Pazar, Kasım 7



There is no disguise that can for long conceal love where it exists or simulate it where it does not.
La Rochefoucauld

Pazar, Ekim 24

mutluluk



mutluluk anlayışı insanın tamamen hayata bakışıyla ilgili. benim baktığım yön "ben şimdi mutlu muyum? mutluluk bu mudur?" imiş. Kahrolsun mükemmelliyetçilik.

Pazartesi, Ekim 18

tomorrowland


Sıkıntılı bir MadMen sezonu geride kaldı. Don Draper'ın orta yaş bunalımı diyip geçelim mi? Yeni iş, yeni ev ve sonunda beklediğim oldu: yeni eş. Megan ile işlerin ciddileşeceğinin sinyalleri çok önceden verilmişti ama senaryonun hakkını ödemek isterim, yeryüzündeki tüm romantik kızlar iki damla gözyaşıyla izlediler sezon finalini.

Cumartesi, Ekim 2

yaş 31


Hayata ilk ve son kez geldiğimi düşünerek almaya korktuğum kararları alıyorum. Yaş itibariyle.

Çarşamba, Eylül 29

62


Erotik hayatımızda, çabalamak işe yaramaz. Bu hem rahatlatıcı hem de dehşet verici bir şeydir. Bir ilişki için uğraşmak, irade gücüyle ereksiyon sağlamak ya da rüya görmeyi örgütlemek kadar imkansızdır. Aslında bir ilişki için çabalıyorsanız, zaten bir şeyler ters gidiyor, bir şeyler eksik demektir. Başka bir deyişle, erotik hayatlarımızda çabalamak, daima haddiden fazla çabalamak anlamına gelir; yeniden tembelleşmemiz gerekir mutlaka, çünkü iyi şeyler -sevgi, merak, arzu, dertsiz bir ilgi- ancak çaba bittikten sonra gelir.
Cinsel ilişkiler çabalamayı sevmeyenler içindir, çünkü çalışmazlar. Yalnızca az ya da çok zevk, az ya da çok umut verirler, o kadar.

Adam Phillips - Tekeşlilik (Metis)

Salı, Eylül 21

50



Kıskançlığı ve tutkuyu birbirinden ayırmak imkansız olabilir -biri varsa mutlaka diğeri de vardır- ama gene de kıskançlık arzudan uzun sürebilir. Maymun iştahlı olabiliriz, ama bir şeyin hakkımız olduğu duygusu kalıcıdır. Çocukluktan kalma bir mirastır bu: O anda canın istemese de belki sonra isterim diyerek pastana sahip çıkma duygusu.
Ancak sahip çıkma önce gelir. Sahip olmanın garantisi yoksa, geriye yalnızca gösterilip de verilmemiş olma duygusu ve onun az çok umutsuz çözümleri kalır: kendine yetme, arzunun terki, tutku korkusu, cinsellikten nefret, içerleme, imalardan ve suçlamalardan oluşan hayat. Ama zaten kesin olarak sahip olma diye bir şey yoktur hiçbir zaman; arzu hiç bir zaman yanında garanti belgesiyle gelmez. İyiliğimiz için daima başkalarına bağımlıyız ve bizim iyiliğimiz onların ilk öncelik verdiği şey değildir; asla da olamaz. Birine sahip olma dileği -sahip olunduğu inancı- bunun imkansızlığının kabulüdür; tüm cinsel suçlar bu temel kabulün reddidir, bunun ne kadar dayanılmaz bir şey olacağının resmidir.
Ama eğer kıskançlık öteki kişinin yalnızca benim malım olmadığını -bana ait bir nesne olmadığını- fark etmenin yoluysa, kendimin büyülü çemberini kırabilmem için ihanete uğramam gerekir. İhanet bizi birbirimiz için fazlasıyla gerçek kılar; ihanetin imkansızlığı ise görünmezleştirir.

Adam Phillips - Tekeşlilik (Metis)

Çarşamba, Eylül 15

don's diary


When a man walks into a room, he brings his whole life with him. He has a million reasons for being anywhere, just ask him. If you listen, he’ll tell you how he got there. How he forgot where he was going, and then he woke up. If you listen, he’ll tell you about the time he thought he was an angel and dreamt of being perfect. And then he’ll smile with wisdom, content that he realized the world isn’t perfect. We’re flawed because we want so much more. We’re ruined because we get these things and wish for what we had.
Mad Men, The Summer Man

Salı, Eylül 7

when everything goes down



Life is short, break the rules, forgive quickly, kiss slowly, love truly, laugh uncontrollably, and never regret anything that made you smile. Twenty years from now you will be more disappointed by the things you didn't do than by the ones you did. So throw off the bowlines. Sail away from the safe harbor. Catch the trade winds in your sails. Explore. Dream. Discover.

Mark Twain

Pazartesi, Eylül 6

breaking bad



Dizi arayışlarıma ilaç gibi geldi. Ya da kristal meth gibi mi demeliydim? Henüz ilk sezonu bitirdim ve Walter'ın hayatının o ağırlığı, değiştirilemezliği, çaresizliği beni içine hüp diye çekti.

Çarşamba, Eylül 1

Perşembe, Ağustos 26

yaz geçer


nasıl geçtiğini anlamadığım bir yaz oldu. niyeyse hiç bitmeyecek sanmıştım, bitti-bitiyor.

Pazartesi, Ağustos 9

mother and child



In Treatment için yazarlık ve yönetmenlik yapan Rodrigo Garcia'dan bir anne-kız filmi. Keşke anne olsamla iyi ki değilim arasında bir yerde kahroldum. Ne de olsa anne olmak hayat boyu suçluluk duygusuyla yaşamak.

Inception


Bir delinin kuyuya attığı taş. İzleyici kendini Mal ile özdeşleştirsin, hepsine gerçeği sorgulama tohumu ekilsin. Biz bu hapı daha önce yutmuştuk. Yine de Nolan'ı seviyorum, elimde değil.

Çarşamba, Ağustos 4

crave


And I want to play hide-and-seek and give you my clothes and tell you I like your shoes and sit on the steps while you take a bath and massage your neck and kiss your feet and hold your hand and go for a meal and not mind when you eat my food and meet you at Rudy's and talk about the day and type your letters and carry your boxes and laugh at your paranoia and give you tapes you don't listen to and watch great films and watch terrible films and complain about the radio and take pictures of you when you're sleeping and get up to fetch you coffee and bagels and Danish and go to Florent and drink coffee at midnight and have you steal my cigarettes and never be able to find a match and tell you about the the programme I saw the night before and take you to the eye hospital and not laugh at your jokes and want you in the morning but let you sleep for a while and kiss your back and stroke your skin and tell you how much I love your hair your eyes your lips your neck your breasts your arse and sit on the steps smoking till your neighbour comes home and sit on the steps smoking till you come home and worry when you're late and be amazed when you're early and give you sunflowers and go to your party and dance till I'm black and be sorry when I'm wrong and happy when you forgive me and look at your photos and wish I'd known you forever and hear your voice in my ear and feel your skin on my skin and get scared when you're angry and your eye has gone red and the other eye blue and your hair to the left and your face oriental and tell you you're gorgeous and hug you when you're anxious and hold you when you hurt and want you when I smell you and offend you when I touch you and whimper when I'm next to you and whimper when I'm not and dribble on your breast and smother you in the night and get cold when you take the blanket and hot when you don't and melt when you smile and dissolve when you laugh and not understand why you think I'm rejecting you when I'm not rejecting you and wonder how you could think I'd ever reject you and wonder who you are but accept you anyway and tell you about the tree angel enchanted forest boy who flew across the ocean because he loved you and write poems for you and wonder why you don't believe me and have a feeling so deep I can't find words for it and want to buy you a kitten I'd get jealous of because it would get more attention than me and keep you in bed when you have to go and cry like a baby when you finally do and get rid of the roaches and buy you presents you don't want and take them away again and ask you to marry me and you say no again but keep on asking because though you think I don't mean it I do always have from the first time I asked you and wander the city thinking it's empty without you and want want you want and think I'm losing myself but know I'm safe with you and tell you the worst of me and try to give you the best of me because you don't deserve any less and answer your questions when I'd rather not and tell you the truth when I really dont' want to and try to be honest because I know you prefer it and think it's all over but hang on in for just ten more minutes before you throw me out of your life and forget who I am and try to get closer to you because it's a beautiful learning to know you and well worth the effort and speak German to you badly and Hebrew to you worse and make love with you at three in the morning and somehow somehow somehow communicate some of the overwhelming undying overpowering unconditional all-encompassing heart-enriching mind-expanding on-going never-ending love I have for you.
-Sarah Kane

Salı, Ağustos 3

hazır mısın?



Sana dilsiz, dudaksız sözler söyleyeceğim
Bütün kulaklardan gizli, sırlardan bahsedeceğim
Bu sözleri sana, herkesin içinde söyleyeceğim
Ama senden başka kimse duymayacak
Kimse anlamayacak
-Mevlana

i am happy where i am not

Cumartesi, Temmuz 31

Salı, Temmuz 13

synchronism


Don't worry about losing. If it is right, it happens. The main thing is not to hurry. Nothing good gets away -Steinbeck

Cuma, Haziran 11

terazi



elindeki sabunu tutmaya çalışmak gibi çok şey. ne çok sıkmaya ne serbest bırakmaya geliyor, her şey inanılmaz bir denge işi. beden, akıl, iş, aşk, seks, hayat hepsi denge işi. iki insanı birbirine yaklaştıran ise aralarındaki mesafenin dengesi.

Perşembe, Haziran 3

a Buddhist teaching says:

Watch your thoughts, for they become words.
Watch your words, for they become actions.
Watch your actions, for they become habits.
Watch your habits, for they become character.
Watch your character, for it becomes your destiny.


Cuma, Mayıs 28



"Something I'd like people to know: when I say I can't do this, what I mean is that I can't do this without losing a part of myself I really want to keep."

Salı, Mayıs 25

the end



6 sezonun bence en güzel cümlesi Miles'dan geldi: "I don't believe in a lot of things, but I do believe in duct tape." ve televizyon tarihinde bir devir kapandı.

Çarşamba, Nisan 21

Cumartesi, Nisan 10

life during wartime



Solondz tam bir hikaye anlatıcı. Uzun zamandır izlediğim en iyi filmdi. Bildik, tanıdık hayat ve çıkmazları, affetmek mi unutmak mı?

Perşembe, Nisan 8

solaris


"The age-old faith of lovers and poets in the power of love, stronger than death, that finis vitae sed non amoris, is a lie, useless and not even funny. So must one be resigned to being a clock that measures the passage of time, now out of order, now repaired, and whose mechanism generates despair and love as soon as its maker sets it going?
Must I go on living here then, among the objects we both had touched, in the air she had breathed? In the name of what? In the hope of her return? I hoped for nothing. And yet I lived in expectation. Since she had gone, that was all that remained. I did not know what achievements, what mockery, even what tortures still awaited me. I knew nothing, and I persisted in the faith that the time of cruel miracles was not past."


Pazar, Nisan 4

gone cycling!


Geçen yıl amsterdam'da bisiklet terörüne maruz kalınca istanbula döndüğümde bisiklete binmek için yanıp tutuşmuş ve babamla bisiklet almaya gitmiştik. babamın hiç beğenmediği ama "hadi idare et" dediği bir bisiklet almış ve topu topu bir kere narlı'da binmiştim. bundan 1 ay kadar önce babam en az 30 yaşında bir peugeot bisiklet buldu ve sahibi bu inanılmaz zarif ve hafif bisikleti benim kereste ile takas etmeyi kabul etti. orjinal parçaları değiştirmeden bisikleti yeniledik, boyattık. bugün babam 20sini aşalı seneler olmuş italyan bisikleti ve ben de yeni ve benden yaşlı pejomla florya'nın dar sokaklarında dolaştık, yetmedi daha sonra kendimizi ormana attık. popolarda sele acısı, sırtımızda ter.

a single man



Julianne Moore da olmasa sıkıntıdan patlardım herhalde. Müthiş yorumu ise film çıkışında bir kızdan duyduk:"bana çok insansı geldi." Yahu sevdiği adamı kaybetmenin acısıyla yaşamaya katlanan bir insanı izliyorsun, eşcinsel aşk by definition hayvansı ise aşk tarihini şöyle bir karıştırmanın vakti gelmiştir.

Pazartesi, Mart 15

entremedias


havalı title'ın sebebi ispanyolcaya başlamış hatta birinci kuru bitirmek üzere olmam. iki kelime öğrenince hemen hava atmak istiyorum; içimdeki ispanyolca aşkı bambaşka. hem bahar da geliyor, belki bu bitmek bilmeyen writers block son bulur. baharın başka bir habercisi film festivalinin filmlerini seçiyor, okumam gerekenleri her geçen gün masada biriktiriyor, çevirilerle belimi yamultuyorum.
yok olmuyor, yazamıyorum.

Çarşamba, Mart 3

kıyı



birşeylerin kıyısında, eşiğinde hissediyorum bazen kendimi. bir adım sonrası bilinmezlik. ama aslında hep öyle değil mi?

Cumartesi, Şubat 6

winter of my discontent



neyse ki güneş bugün yüzünü gösterdi, yarına kadar hasret giderebileceğiz. asla ısınamayan evimizde üşümeye alıştım. 4 mevsim yaz istiyorum ama bunu istanbul'da istiyorum, döner istiyorum ama dönmesin istiyorum. ve bir de artık Lost'un bitmesini istiyorum. 6. sezonun ilk iki bölümüne sinirlenmeyen var mı acaba? diziyi paralel evren gibi dandik bir sonuca bağlayıp bitirecekler diye korkmaya başladım. diğer yandan Caprica başladı, ve okuduğuma göre Buffy'nin çok ama çok sevdiğim Spike'ı James Marsters birkaç bölüm sonra diziye dahil oluyormuş. bunun üzerine geçen gün yine üst üste birkaç bölüm Buffy patlattım, altıncı yani Buffy'nin depresif sezonundan. Seinfeld gibi Buffy de tekrar tekrar izlenesi. dizi bahsini burda kapıyorum malum işler kesat, dizilerin çoğu tatilde. bir ara Sopranos'a başlayayım dedim, gitmedi. hapislerde çürümesi hatta yaşamaması gerektiğine inandığım bir karakterle özdeşleşmem mümkün değil, adamdan tiksinerek de dizi izlenmiyor. The Wire'a odaklanmayı düşünüyorum. modern hayatın arkası yarınları diziler olmasa bu kış denen şey nasıl geçer?

Perşembe, Ocak 28

Jerome David Salinger


"I hope to hell that when I do die somebody has the sense to just dump me in the river or something. Anything except sticking me in a goddam cemetary. People coming and putting a bunch of flowers on your stomach on Sunday, and all that crap. Who wants flowers when you’re dead? Nobody.” - The Catcher in the Rye, J.D. Salinger






Salı, Ocak 12

cik cik.

tembelliğimden bloggera hiçbir şey yazamadığım bariz. 140 karaktere sığdırdıklarım için: http://twitter.com/dydemzen