geçtiğimiz pazar yayınlanan madmen bölümü (the Fog) izlemekten inanılmaz keyif aldığım bölümlerden biri oldu. çoğu izleyiciye göre hiçbir şey olmamış bile olabilir, alt tarafı betty draper 3. çocuğunu doğurdu. bense çizilen ve çizgileri giderek derinleşen betty draper portresine hayran kaldım. babasını 2 hafta önce kaybetmiş olmanın ruh hali betty'i doğumhaneye kadar takip etti. betty doğurmak üzereydi, rahim 7cm açılmıştı ama o orada değildi, o arada olmak istemiyordu. elinde olsa o bebeği geldiği yere geri gönderir, tüm hamileliği boyunca elinden düşürmediği sigarası ve içkisiyle, titrememiş bir elin kusursuzca çektiği eyelinerlı gözleriyle boş boş bakmaya devam ederdi. sayıklamaları arasında sarfettiği "i am just a housewife, why are you doing this to me?" yi yazan metin yazarı sinsi sinsi gülmüş olmalı. bayıldığında ölmüş babasını yerdeki kanları paspaslarken, annesini ise ona ağzını sinek girmesin diye kapamasını söylerken buldu. betty annesinin kızımıydı? hem evet, hem hayır: her kız gibi. kendine geldiğinde kucağında cinsiyetinin kız olduğunu varsaydığı bir bebek vardı. yanılmıştı, güç-erkek-fallus-baba kucağındaydı. geriye yapılacak tek şey kalıyordu, ona babasının ismini vermek.
gece babasının öldüğü odadan gelen ağlamaların betty'i yataktan kaldırması biraz zaman aldı. ama odaya girmesi kadar değil. ve işte dizinin en güzel saniyeleri, betty'nin tekinsizliği ekranı dolduruyor. odanın kapısına gelmeden koridorda sırtından gördüğümüz, öylece duran betty. o odaya hiç girmemesinden mi yoksa girmesinden mi daha çok korktum bilemiyorum. ve kendimi bir kere daha haklı çıkardım: gerçekte bir yerlerde yaşadığına inandığım tek karakter betty. diziye yalnızca don draper'ı izlemek için başlamışken artık betty'nin kendine ait bir diziyi hak ettiğini düşünür oldum.
güzelliğiyle beni her seferinde şapşapa çeviren betty draper'ı canlandıran january jones'un röportajı için: http://www.interviewmagazine.com/film/january-jones/ röportajı yapansa jack nicholson. dream team.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder