Cuma, Kasım 21

a self-deprecating laughter








gece yatakta kendi kendime uyuyormuş numarasından sıkılınca saate baktım, 430. insanlar güney amerikada ne yapıyodur diye düşündüm. nihayetinde uyuduğumda rüyalar gördüm, hiç birini hatırlayamadığım. huysuz uyandım. üstüne üstlük takvim bana huysuzluk saatimin geldiğini söylüyordu. sonra aniden minik bir dedektif oldum, lakin bir sonuca ulaşamadım. yemek blogları gezdim, gezdim, gezdim. geçenlerde okuduğum edebiyat ve gerçek hayat arasındaki uyumsuzluğu anımsattı bu: 3 saatlik gezme sürecini okuması 3 saat sürecek gezme fiiliyle süslesem bu sayfada. (bkz: emine sevgi özdamar yapmıştı bunu) insanlar güzel mamalar yaptıkları gibi güzel resimler de çekiyor. ben ikisini de yapmak istiyorum. ocak ayında istanbul culinary school ve zmsa da bir takım kurslara gitmeye karar verdim. terazinin kararı ve kararsızlığı diye not düşmek istiyorum buraya. feysbukta david lebovitzle arkadaş oldum, yaşasın. yaptığı mamalara bayılıyorum. gülriz ile gülmek için cüneyt ayral we love diye bir grup kurmuştuk, o da birtakım tanımadığım insanlar sayesinde üye sahibi olmuş. anlamsız mesaj bombardımanı. bir yandan" trickster makes this world"ü bitirmeye çalışıyorum. yeniden çeviri yapmaya zihnen hazırlanırken, dün ilk kez girdiğim pilates dersi sonrasında hiç bilmediğim yerlerde hiç bilmediğim kas sistemlerini çalıştırmakla sünnet olmuş çocuk gibi dolaşmaya başladım. ha!

1 yorum:

blablabla dedi ki...

pilates yapabilecek vaktimin olduğu günleri özledim. bir de şu hahahaha meter pek tatlıymış.