hazırlaması hep zor oldu. bir sürü valizler hazırladım, hatta valizler ve laflar hazırladım.
ki en büyük fiyaskom uk dönüşü uçağı kapatmak durumunda kalacağımı fark edip eşyaları gemiyle yollamam olmuştur. bu tatlı anıyı sevgiyle atlıyorum.
hopluyorum zıplıyorum çünkü istanbul ve negatif çağrışımlarından uzakta olabilmek, bu, kendimden tiksinmeme neden olan melankolik, ve bunu belli etmemek için büründüğüm olduğumdan daha cool (yes, i am) halime iyi gelecek tek şey.
dün serkan'ı evine kovaladıktan sonra bilinçlendim. kişi kendini bilmeli. o valiz en aşağı 8 kere hazırlanıcak. zamanında kendime almıştım bir uçak içi valiz. ona sığacağımı nasıl düşündüysem, hayal kurmak güzel şey. tatil programı karışık. 5 günlük süper bi kafa dinleme sonrasında ise god knows kaç günlük aklım bir karış havada programımız var. arada istanbulda 1 gün kalıp uçak hızıyla yeniden gideceğim için ileriye dönük düşünüp komple valiz hazırlıyorum, komple kritiğim.
kıyafet meselesi bir yana kozmetik diğer yana. güneş kremi, şampuan, güneş sonrası, lens aparatları, makyaj derken bavulun yarısı bitti. yeniden başla. ayıkla ayıkla ayıkla pirinç taşlarını.
vazgeçmek, büyük erdem.
2 yorum:
bir vazgeçme hastasının hükmü: üzerinde taşıyabildiğinden fazlasına ihtiyacı olan bavulunu geniş tutmalı. gerisini belki toptan atmalı. 3 numara miyop gözlerle lenssiz, tatilin ikinci gecesi yalnız kalmanın öngörülemez faydaları…
lens, kutusu, solusyonu, yedeği, ve bi ihtimal goz yası damlası.
eskiden lensleri takmadan çıkardım, gozum kimseyi gormek istemediğinde. oscar wilde yaşasaydı, sanırım o da bana katılırdı.
Yorum Gönder