Pazartesi, Ağustos 27
Pazar, Ağustos 26
Salı, Ağustos 21
Pazartesi, Ağustos 20
belts buckled
gidiyorum vol. 2
4 kişiye sorduk aşk nedir diye,
en güzel cevap: "istemek ve başarmak"tı.
bodrum yolları taşlı.
en güzel cevap: "istemek ve başarmak"tı.
bodrum yolları taşlı.
Pazar, Ağustos 19
tören giysileri
Çürümüş donuk kalbinde bu toprakların
Gözlerini gördüm.
Herkes sesiyle vardı
Ve duruşuyla gövdesinin.
Bir insanı en iyi sevişirken tanırız.
Kalbimizi birlikte çürütürken.
Ağırlaşan gövdemiz
Gece uyandırır.
Mezar gibidir avlulu evler
Çocukluk bir uykudur. Uzun sürer.
Ve dokunmak için bir arzu
Bir arzu sürükler bizi ölüme.
Ben kendimi sınadım her gövdede
Ben kendimi bıraktım her şehirde
İçime aldım göğünü ülkelerin
Ve boşluğunu görünce kalbimin
Gitmeli dedim.
Bejan Matur
Gözlerini gördüm.
Herkes sesiyle vardı
Ve duruşuyla gövdesinin.
Bir insanı en iyi sevişirken tanırız.
Kalbimizi birlikte çürütürken.
Ağırlaşan gövdemiz
Gece uyandırır.
Mezar gibidir avlulu evler
Çocukluk bir uykudur. Uzun sürer.
Ve dokunmak için bir arzu
Bir arzu sürükler bizi ölüme.
Ben kendimi sınadım her gövdede
Ben kendimi bıraktım her şehirde
İçime aldım göğünü ülkelerin
Ve boşluğunu görünce kalbimin
Gitmeli dedim.
Bejan Matur
seni aradım
[çok yorgun olunca evde oturmayasım oluşuyor. bugün mesela oluştu, dünden uykusuz, üstüne kilyosta güneşi yiyip eve hoşaf kıvamında dönsem de duşu alıp - nivea kayısı özlü vücut jeli - geceye lokalde başladık, urbanın çanatçı (çağdaş sanatçı) ortamının nabzını tutup eski çatı6 yeni bahçe (mi acaba)ye uğradık. dj inanılmaz güzel çalıyordu, ben sodamı içiyor senelerdir fıstık yemeyi beklermişim gibi fıstıkları birer birer soyuyordum. ipi durmadan gülüyor, o güldüğü için ben de gülüyordum. sonra zaman geldi ordan da kalkıldı, asansörün kapısı lütfen kapatıldı, otto nun bobo ortamındaki güzel çocuklara şöyle bir baktık, ama bu being there arzusu, bu über sıkıcılık, stereotipiklik derken badehane, derken ev.]
kadehlerdeki dudak izlerinde.
kadehlerdeki dudak izlerinde.
Cuma, Ağustos 17
bahane
canım dostum, sırdaşım
aynaya baktım yüzünü unuttukça
gelmiş bulundum
kalmış bulundum
bu dağ burda durdukça
aynaya baktım yüzünü unuttukça
gelmiş bulundum
kalmış bulundum
bu dağ burda durdukça
Perşembe, Ağustos 16
to look but not to see
to kiss but never be
the object of your desire
i`m walking on a wire
and there`s no one at all
to break my fall
like a moth to a flame
only i am to blame
ba ba da ba ba ba
what can i do?
ba ba da ba ba ba
i go straight to you
ba ba da ba ba ba
i`ve been told
you`re to have, not to hold
to kiss but never be
the object of your desire
i`m walking on a wire
and there`s no one at all
to break my fall
like a moth to a flame
only i am to blame
ba ba da ba ba ba
what can i do?
ba ba da ba ba ba
i go straight to you
ba ba da ba ba ba
i`ve been told
you`re to have, not to hold
Pazar, Ağustos 12
lasonil
Pazartesi, Ağustos 6
valiz ya da bir nosce te ipsum türküsü
hazırlaması hep zor oldu. bir sürü valizler hazırladım, hatta valizler ve laflar hazırladım.
ki en büyük fiyaskom uk dönüşü uçağı kapatmak durumunda kalacağımı fark edip eşyaları gemiyle yollamam olmuştur. bu tatlı anıyı sevgiyle atlıyorum.
hopluyorum zıplıyorum çünkü istanbul ve negatif çağrışımlarından uzakta olabilmek, bu, kendimden tiksinmeme neden olan melankolik, ve bunu belli etmemek için büründüğüm olduğumdan daha cool (yes, i am) halime iyi gelecek tek şey.
dün serkan'ı evine kovaladıktan sonra bilinçlendim. kişi kendini bilmeli. o valiz en aşağı 8 kere hazırlanıcak. zamanında kendime almıştım bir uçak içi valiz. ona sığacağımı nasıl düşündüysem, hayal kurmak güzel şey. tatil programı karışık. 5 günlük süper bi kafa dinleme sonrasında ise god knows kaç günlük aklım bir karış havada programımız var. arada istanbulda 1 gün kalıp uçak hızıyla yeniden gideceğim için ileriye dönük düşünüp komple valiz hazırlıyorum, komple kritiğim.
kıyafet meselesi bir yana kozmetik diğer yana. güneş kremi, şampuan, güneş sonrası, lens aparatları, makyaj derken bavulun yarısı bitti. yeniden başla. ayıkla ayıkla ayıkla pirinç taşlarını.
vazgeçmek, büyük erdem.
ki en büyük fiyaskom uk dönüşü uçağı kapatmak durumunda kalacağımı fark edip eşyaları gemiyle yollamam olmuştur. bu tatlı anıyı sevgiyle atlıyorum.
hopluyorum zıplıyorum çünkü istanbul ve negatif çağrışımlarından uzakta olabilmek, bu, kendimden tiksinmeme neden olan melankolik, ve bunu belli etmemek için büründüğüm olduğumdan daha cool (yes, i am) halime iyi gelecek tek şey.
dün serkan'ı evine kovaladıktan sonra bilinçlendim. kişi kendini bilmeli. o valiz en aşağı 8 kere hazırlanıcak. zamanında kendime almıştım bir uçak içi valiz. ona sığacağımı nasıl düşündüysem, hayal kurmak güzel şey. tatil programı karışık. 5 günlük süper bi kafa dinleme sonrasında ise god knows kaç günlük aklım bir karış havada programımız var. arada istanbulda 1 gün kalıp uçak hızıyla yeniden gideceğim için ileriye dönük düşünüp komple valiz hazırlıyorum, komple kritiğim.
kıyafet meselesi bir yana kozmetik diğer yana. güneş kremi, şampuan, güneş sonrası, lens aparatları, makyaj derken bavulun yarısı bitti. yeniden başla. ayıkla ayıkla ayıkla pirinç taşlarını.
vazgeçmek, büyük erdem.
Pazar, Ağustos 5
Cumartesi, Ağustos 4
çocuk
söylerlerdi inanmazdım. ama biyolojik saat bu, gözümün yaşına bakmıyor.
evet, çocuk istiyorum.
bundan birkaç ay önce meram ve oğlunu gördüğümde söylediğim meram'ın gözünde sonun başlangıcı oldu "ne güzel ya minicik bir şey", "didem sen çocuk istiyorsun," sonrası daha hızlı geldi, ki sokakta çocuk görünce seven biri değilim olmadım, olamıyorum, sevdiğim çocuklar tanıdığım çocuklar hep, ama en çok kendi çocuğumu tanımak istiyorum.
bu sabah gazetelerin eklerine geçtiğimde bennu g. vardı, evlilik, bağlanma ve birey; kendince özgür ve cesur, işte biraz bendeki "ben benim, nobody's wife" durumu, -ama sanırım ben giderek bu konuda yumuşuyorum- ve tam zihnimdekine denk bir şeyler de söylemiş, yani çocuğum olsa kendimi güvende ve golü atmışım gibi hissedicekmişim hissi. yanılma payım baki kalsın çünkü görüldüğü üzere içinde fazlasıyla his var, ve belki de bu hormon atağı yüzünden bu kadar kırılgan bu kadar saldırgan oldum.
*hala hararetle oynadığımız popomundo'da çocuğu doğurdum bile.
cat fight
4 saat uyudum ve bir türlü açamadığım gözümü perihan vs nuray kapışmasıyla açtım. perihan lafı kodu mu oturtuyor, heyecanla doç nuray ne diyecek diye bekliyoruz.
bir de sezen'in hoşgeldin diye bir şarkısı var, ben yeni dinledim, gözlerim dolu dolu oluyor bilinmez niye.
bir de sezen'in hoşgeldin diye bir şarkısı var, ben yeni dinledim, gözlerim dolu dolu oluyor bilinmez niye.
Cuma, Ağustos 3
yine mi güzeliz yine mi çiçek?
kur masayı madam despina
kirli beyaz muşamba örtüleri ser
çek sediri asmanın altına
yanında bir ince müzeyyen abla
yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
hamdolsun
taze mi bitti topik
canın sağolsun
amanın yine mi güzeliz yine mi çiçek
hamdolsun
altınbaş kadehe yağ gibi dolsun
gece çok genç arzular şelale
haber etsek o yare
gelse bomonti'den
şereflendirse bizi
olsak teyyare
kirli beyaz muşamba örtüleri ser
çek sediri asmanın altına
yanında bir ince müzeyyen abla
yine mi güzeliz, yine mi çiçek?
hamdolsun
taze mi bitti topik
canın sağolsun
amanın yine mi güzeliz yine mi çiçek
hamdolsun
altınbaş kadehe yağ gibi dolsun
gece çok genç arzular şelale
haber etsek o yare
gelse bomonti'den
şereflendirse bizi
olsak teyyare
Perşembe, Ağustos 2
stilin sesi
sanırım stilettodur. henüz düz bir ayakkabıyla göremediğim annem, aldığım spor ayakkabıları gördükçe ağlamaklı olur, içi sıkılırdı. di li geçmiş zaman, belki ilerde masal dilinde de anlatırım çünkü annesine bak kızını al geleneğini devam ettirmek adına ardından emin adımlarla uzun zamandır stilettoluyorum, gerekirse koşuyorum. ki yine duayenim-divam, annem, şöyle buyurmuştu: "ben değil ama sen anne karnında öğrendin."
bugün ipiyle çıtır çıtır yürüdük, sonra bir miktar merdiven inip çıktık. ipi geldiğini çok belli eden tok bir sesle merdivenlere düz, ben neredeyse duyulmayacak bir çıt sesiyle merdivenlere yan basarak inip çıkıyorum.
her kadının bir stiletto giyişi ve bir ihtimal giyemeyişi vardır.
Carrie: I tried the trapeze yesterday for that piece that I'm writing.
Charlotte: I could never! I have the most terrible fear of heights.
Carrie: Well, I do not. You've seen my shoes.
Charlotte: I could never! I have the most terrible fear of heights.
Carrie: Well, I do not. You've seen my shoes.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)