Cuma, Haziran 27

ve melankoli


kaşıntıyla ter içinde uyanarak sivrisineğin yediği yerleri saymak, her sabah 7buçukta uyanmak, saatlerce ekranın karşısında paper yazmaya çalışmak, gidip bir saat koşmak, koşarken kendini mutlu hissetmek. biri karşı masadan bakarken midem ağzıma geldi, yakupta 2, yolda 2 kez kustum, derken international acil, serum iğne ateş düşürücü. telefonla arayıp kızım sen hala büyümedin, hala ödev yapıyorum diyorsun yeter ya diyen abi. koy götüne diyen cem yılmaz. durmadan suya giren ellere dayanmayan ojeler. her sabah yalnız uyanmak. karpuzu yalnız yemek. gidilen diş eti doktorunun diş taşı işkencesi, delirmiş gibi alışveriş, paranoyakça hiv testi. negatif. pelitten alınmış kavunlu karadutlu çikolatalı dondurma. ctesi bekarlığa veda, haftaya düğün.
az kaldı, gidiyorum.

Pazartesi, Haziran 23

yabadabaday

dün gece zehirlenip serumları iğneleri yemişken bu gece shantelle gogolla göbek atmak.
"ölümlü dünya"

Perşembe, Haziran 19

one fine day

10 senedir saçım bu kadar kısa. aslında herkese uzun bana kısa. saçlar belime erişmişken taşkın bugün haftaya dansöz kıyafetini alıyorum bak, yeter be keselim şunları dedi. kes anasını satıyım. kes. sütyenimin üstünde bir yerlerde seyrediyor en uzun yeri. sanki kastre oldum, sanki bir şeyler eksik. alışmak sevmekten daha zor geliyor.

korkunç trafikte ilerlerken birkaç kez birkaç dakika seni düşündüm.

Pazar, Haziran 15

Cumartesi, Haziran 14

bitmemiş tango

solgun efendim
ayılttınız hayattan beni
yalnız bir kızdım
öksüz yıldızdım
çarpıp gittiniz
hala aralık kapım karanlığa
dalgın efendim
dargın efendim
yansaydık ah keşke daha ilk adımda
keşke ölüme değil aşka inansaydık
eşlik edecektiniz tek kişilik dansıma
terinizi sildiğim mendil kaldı sizden bana

mızıkçılık ettiniz yarim
erken kaçıp gittiniz heyhat
size kırgınım hala lakin
yokluğunuzda çok zor hayat

yıldırım türker

Cuma, Haziran 13

13. cuma














küçükken minicikken top oynamış acıkmışken benim 10 yaşında olduğumu varsayarsam abim ergen ergen etrafta dolaşmakta, günlük stresini üzerimde uyguladığı çeşitli işkence teknikleriyle atmaktaydı. durumu fark eden babam abime bilgisayar aldı, commodore 64. bir anda kedi fare yerine oynayacağımız bir sürü oyun çıkmıştı piyasaya. sınıfta kafa ayarı yapabilen tek kız çocuğu bendim, havamdan geçilmiyordu. neyse, bir gün günlerden cuma tarihlerden 13ü vurmuştu takvim ve abimle evde başbaşa kalmıştık. hikaye uydurmak kadar anlatmayı da seven abim bana uzun uzun jasonı, 13. cumayı filan anlatıp bilgisayar başına dikmişti. biz "oraya gidenin bir daha geri dönemediği" bir kamptaki dedektiftik, kampçılar teker teker ölüyor, onlar ölünce korkunç bir müzik çalıyor ve alttaki kampçı listesindeki yüzlerinin yerini haç alıyordu. jason nerdeydi, abimin hain eli hem joystickde hem de ensemdeydi. nasıl da uğraşmıştık. beraber korkarak oyun oynamak o günden sonra ortak hobimiz oldu (buna hobi denir mi, benim hobim olabilir mi, lüften olsun). inanılmaz sıkıldım daha fazla yazmıyorum.

Perşembe, Haziran 12

iyinin ve kötünün bahçesinde geceyarısı


flört günleri. tekinsizce ve önüne gelenle, gıdı gıdı gıdıklamak beyinleri. ıhlamur kokusu, en çok da evde. funny gamesin ikinci versiyonunu izliyorum fast forward. dilimdeki metalik tat asla geçmiyor. öz'le gurme tabaklarımızı paylaşıyor şarabı yarısından çok içiyoruz. filiz'le white mille gidiyor ve celeb olmayan tek biz oluyoruz. haziran ılık ılık içime akıyor.

Pazar, Haziran 8

vitrin






















şimdi hemen kalkmam duş almam kuaföre gitmem saç manikür pedikür makyaj yaptırmam ama hemen hemen kalkmam gerek o yüzden geriye kalan tek davidoff sigarasını yakıp gece giyeceğim kuyruklu elbiseye doğru üflüyorum. balonun en güzel kızı ben olmalıyım.


z. demişti ki herkesin her anı için bir ajda şarkısı vardır.

8