Pazar, Eylül 2

booty call













son 1 ayda uçağa binme konusunda hosteslerden hallice bir durumum var, valizi hiç boşaltmadım, beni, her an gitmeye hazır kapımda bekledi. uçak ve uçmak, iç organların sarkması derken ve karşımda bodrum fikri ışıl ışıl parlarken, ve bir de araba kullanma sevdalısı, uzun yol şöförü, bazı bazı kamyoncu olmam(ız) sabahın 6sında yola koyulmamıza denk düştü. 8 saat sonra, bodrumdaydık. insan bildiği yeri daha mı çok seviyor yoksa bana mı öyle geliyor ama mesela bodruma girişteki o manzara, gümüşlük'de balık ve güneşi batırma, turgutreis - fener sahilinde kos adası ışıklarını izleme, yani türkbükü'nde hocanın yerinde saç kavurma, marina köftecisinde köfte ve belki süngerde pizza, sonra marina yacht clubda canlı müziği, körfezde seni sen yapan şarkıları, del mar'da kendini dinlemek. kargıda denize girmek, yahşi nin adını telaffuz etmek, begonvillere bakmak, sabah aniden uyanmak, duştan akan suyun tuzunu tatmak. jack daniels içerken masaya üzüm, masaya kuruyemiş, masaya çikolata gelmesi, tanıdık bir sürü yüz görmek, sarhoş olup onu bunu aramak, belki arayamamak, güneş altında uyumak, derken yolcudur abbas, ve


uzanıp kanlıca'nın orta yerinde bir taşa
gözümün yaşını yüzdürdüm hisara doğru
yapacak hiçbir şey yok
gitmek istedi, gitti
hem anlıyorum, hem çok acı
tek taraflı bitti..

bir lodos lazım şimdi bana, bir kürek bir kayık
zulada bir kaç şişe yakut, yer gök kırmızı
söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp
düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı
ah istanbul, istanbul olalı...

bıraktığım şeyler aynı kalmamış, ama herkes bir şekilde var olmaya çalışıyor, bazen geri vitese takıp gidiyor, bir de baş parmağım seğiriyor, hayatımda ilk defa.

bodrumun kısa özeti ise kazara duyduğumuz şu cümle olabilir "Benim adım Ramses, gece 1e kadar burdayım."

1 yorum:

s dedi ki...

Hayat hep 3 kadeh jack daniels dan sonraki kadar çekilir ve huzurlu olmuyor.