Çarşamba, Temmuz 27

antihistimanik

ürtiker veya kurdeşen. öyle bir kaşıntısı var ki sabah uyku mahmurluğuyla "lanet olsun kurdeşen bu" dedim,
hala diyorum.travmalarınıza iyi bakın. geçmesi başka şeylerin belirmesine neden oluyor.
şimdi gelsin kortizonlu iğneler.
of

Salı, Temmuz 19

İnsanın başkasına söyledikleri kendi duymak istedikleridir. Yazdıkları, okumak istedikleridir. Sevmesi, sevilmeyi istedigi biçimdedir.

Tezer Özlü
To be happy is to be able to become aware of oneself without fright.
Walter Benjamin

Pazar, Temmuz 17

under blue moon i saw you so soon you'll take me up in your arms too late to beg you or cancel it though i know it must be the killing time unwillingly mine fate up against your will through the thick and thin he will wait until you give yourself to him in starlit nights i saw you so cruelly you kissed me your lips a magic world your sky all hung with jewels the killing moon will come too soon fate up against your will through the thick and thin he will wait until you give yourself to him under blue moon i saw you so soon you'll take me up in your arms too late to beg you or cancel it though i know it must be the killing time unwillingly mine

Cumartesi, Temmuz 16

feel like watching something dying

love looks away
in the harsh light of the day
on the edge of nothing more
days fade to black
in the light of what they lack
nothing's measured by what it needs

Cuma, Temmuz 15

"Ben yokken ne yaptın?" diyor.
"I didn't exist" diyorum.
"Ben de" diyor.

l.m.

Salı, Temmuz 12

why go
when you could stay a while
when you can stay with me
tonight
Şimdi aynı bardaktan su içemiyoruz.
Ben bunu biliyorum, su biliyor, bardak biliyor;
bir sen bilmiyorsun.

Cumartesi, Temmuz 9

zeki müren seven ben.

gülünce gözlerinin içi gülüyor
kendimi senden alamıyorum
bilmem bakışların neler söylüyor
cesaretim yok ki soramıyorum
içime dert oldu mahsun bakışın
seni düşünmeden duramıyorum
beni öylesine aldın ki benden
kendimi arayıp bulamıyorum

Perşembe, Temmuz 7

sevmek, bu ezeli masumiyettir
ve tek masumiyet düşünmemek.

f. pessoa

Çarşamba, Temmuz 6

long afloat on shipless oceans
i did all my best to smile
'til your singing eyes and fingers
drew me loving to your isle
and you sang sail to me
sail to me
let me enfold you
here i am
here i am
waiting to hold you
did i dream you dreamed about me?
were you hare when i was fox?
now my foolish boat is leaning
broken lovelorn on your rocks,
for you sing,
"touch me not, touch me not, come back tomorrow:
o my heart, o my heart shies from the sorrow"
i am puzzled as the newborn child
i am troubled at the tide:
should i stand amid the breakers?
should i lie with death my bride?
hear me sing,
"swim to me, swim to me, let me enfold you:
here i am, here i am, waiting to hold you"

Pazartesi, Temmuz 4

no hidden catch
no strings attached

beni ilgilendiren her cümlede mutlaka bir karalama vardır

ayağı kırık bir at var kalbimde
kim vuracak?

birinin beni öldürme planları yaptığı hissi
kaplıyordu içimi. sanki onu çok önceden tanıyordum.
birbirimize sırlarımızı vermiştik
sabahlamıştık günlerce; alkol ve o uyuşuk
sohbet bizi yakınlaştırmıştı
dudaklarda dolaşan parmaklarıma ne çok kelime
nüfuz etmiştir kim bilir, işitemediğim hiç..

geçmişi neden özetleyip yerinde bırakamadığımın
durmaksızın peşinde olmak.
yarın'ı ne ile yargılayabilirim ki?
dün'ü ne ile onaylasam daha doğru olur?
yoruldum. şefkate ihtiyacım var.

sensizliğimden endişeleniyorum.

ilkokuldan çıkan çocukların göründüğü
penceremin önünde
birkaç kere birkaç dakika
seni düşündüm

öptüğümde seni o gece o karanlık barın
en sota köşesinde biçimsizce;
ağzının içi kovan, dışı reçel
ve dokunarak hafifçe şakaklarındaki
incecik tüylere, sana şöyle demiştim:
-dudaklardır bir vücudun başkenti
bir başkente girdim ben o gece.

-iyi geceler
bazı geceler iyi geçmez kimilerinde
aramayacaksın biliyorum.
aramayacaksın.
yasalar seni engelleyecek.
beni sevebileceğin aklının ucundan bile geçmeyecek
çünkü bu hoş bir oyun
annen çağırdığında
koşup eve gireceksin.

özgürlük bu oyunda ebe.
açılamam sana.
sana yüzemem ki.
ayağıma dolanmış yosunlar, senin denizine ait.
lacivert yosunlar: tüm gövdemi kuşatan
bir ahtapot bahçesi gibi
sen belli benimle aşk çalışmayacaksın.

niçin tanıştırdılar bizi. ama
ne gereği vardı sanki. öyle
daha mutluydum. kim bilir,
öyle daha mutluydun sen de.
öpüşebilseydik keşke
sevişebilseydik
sevişmeyi bilseydik
önce nerene dokunurdum
onu düşünüyorum
sen gittin
gideceksin
kalktın
kalkacaksın
bıraktın
bırakacaksın beni
korkuyorum
gitmeni
kalkmanı
bırakmanı
istem(dışı)iyorum.

duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini
yazık olmuş o gözlerden sana akan yaşlara
bir zamanlar sevginle ateşlenen başımı
dizlerinin yerine dayasaydım taşlara
i cant explain
you would not understand
this is not how i am