meine liebe freundin, an was erinnert dich diese abdeckung?
Salı, Temmuz 27
Pazartesi, Temmuz 26
ayrıldık, barıştık derken
başardık, koptuk bir sabah erken
karşılaştık, o gün yoldan geçerken
ve konuştuk eski güzel günlerden
galiba başka bir kız var
sevilmiş benim kadar
o seni mutlu eder mi?
o sana şarkı söyler mi?
aşığım, net göremiyorum
kıskandım, söyleyemiyorum
bence başka biri var
sevmişsin benim kadar
o sana hep yeter mi?
o sana şarkı söyler mi?
iyi mi?, güzel mi?, komik mi? erotik, melankolik mi?
özledim, hiç uyuyamıyorum
denedim, (yok) unutamıyorum
başardık, koptuk bir sabah erken
karşılaştık, o gün yoldan geçerken
ve konuştuk eski güzel günlerden
galiba başka bir kız var
sevilmiş benim kadar
o seni mutlu eder mi?
o sana şarkı söyler mi?
aşığım, net göremiyorum
kıskandım, söyleyemiyorum
bence başka biri var
sevmişsin benim kadar
o sana hep yeter mi?
o sana şarkı söyler mi?
iyi mi?, güzel mi?, komik mi? erotik, melankolik mi?
özledim, hiç uyuyamıyorum
denedim, (yok) unutamıyorum
karanlığın sol eli
"...çünkü, aramızdaki derin ve ani arkadaşlık hissinin artık kabul edilmiş ve anlaşılmış, fakat giderilmemiş olan o cinsel gerilimden doğduğunu düşünüyordum, sanırım o da böyle düşünüyordu. her ikimiz de sürgün olduğumuzdan, çok ihtiyaç duyduğumuzdan ve zorlu yolculuğumuzun gün ve geceleri boyunca çok iyi kanıtlandığından artık aşk bile denebilecek bir arkadaşlıktı bu. dokunabileceğimiz tek biçimde dokunmuştuk birbirimize. orada bıraktık. doğru mu yaptık bilmiyorum..."
Perşembe, Temmuz 22
Çarşamba, Temmuz 21
you'll be given love you'll be taken care of
you'll be given love you have to trust it
maybe not from the sources you've poured yours into
maybe not from the directions you are staring at
twist your head around it's all around you
all is full of love all around you
all is full of love you just ain't receiving
all is full of love your phone is off the hook
all is full of love your doors are all shut
all is full of love
you'll be given love you have to trust it
maybe not from the sources you've poured yours into
maybe not from the directions you are staring at
twist your head around it's all around you
all is full of love all around you
all is full of love you just ain't receiving
all is full of love your phone is off the hook
all is full of love your doors are all shut
all is full of love
Salı, Temmuz 20
don't put yourself down don't be hard on yourself you didn't do wrong, baby don't blame yourself i know how you feel i've been there myself it's what the devil my fare what do you care can you control yourself? i won't stick around to watch you get colder i know i couldn't be told, don't suppose now i'm a little older the fault was all mine i don't blame you if you blame me i know i was wrong i just cannot contain this.
Pazartesi, Temmuz 19
Pazar, Temmuz 18
it's been seven hours and fifteen days since you took your love away i go out every night and sleep all day since you took your love away since you been gone i can do whatever i want i can see whomever i choose i can eat my dinner in a fancy restaurant but nothing i said nothing can take away these blues`cause nothing compares nothing compares to you it's been so lonely without you here like a bird without a song nothing can stop these lonely tears from fallingtell me baby where did i go wrong i could put my arms around every boy i see but they'd only remind me of you i went to the doctor n'guess what he told me guess what he told me he said girl you better try to have fun no matter what you do but he's a fool`cause nothing compares nothing compares to you all the flowers that you planted, mama in the back yard all died when you went away i know that living with you baby was sometimes hardbut i'm willing to give it another try nothing compares to you
hatırlatma
Dünyanın gelmiş geçmiş en veciz şahsiyetlerinden Oscar Wilde der ki: 'Evlilik, hayal gücünün zekaya karşı zaferidir. İkinci evlilik ise umudun tecrübeye karşı zaferidir.' Bana sorarsanız evlilik, sevişmek için belediyeden icazet almak, bir sürü daraltıcı formaliteyle uğraşmak, eşşek yükü masraf yaptığın halde misafirlerin kusur bulabildiği ve arkandan dedikodunu yapabildiği bir düğünde bir sürü insanı yalapşap öpmek zorunda kalmak, yanılıp da bir adamı sevdin diye çoğu zaman haddinden fazla mütecessis koca bir sülaleyle birlikte yatağa girmek, sonunda da yine büyük bir ihtimalle hayal kırıklığına uğramak ve sıkılmak, sıkılmak, sıkılmaktır. - Ebru Çapa
Cumartesi, Temmuz 17
Perşembe, Temmuz 15
Çarşamba, Temmuz 14
to me, coming from you,
friend is a four letter word.
end is the only part of the word
that I heard.
call me morbid or absurd.
but to me, coming from you,
friend is a four letter word.
when I go fishing for the words
i am wishing you would say to me,
i'm really only praying
that the words you'll soon be saying
might betray the way you feel about me.
friend is a four letter word.
end is the only part of the word
that I heard.
call me morbid or absurd.
but to me, coming from you,
friend is a four letter word.
when I go fishing for the words
i am wishing you would say to me,
i'm really only praying
that the words you'll soon be saying
might betray the way you feel about me.
Salı, Temmuz 13
16
may i feel said he
(i'll squeal said she
just once said he)
it's fun said she
(may i touch said he
how much said she
a lot said he)
why not said she
(let's go said he
not too far said she
what's too far said he
where you are said she)
may i stay said he
(which way said she
like this said he
if you kiss said she
may i move said he
is it love said she)
if you're willing said he
(but you're killing said she
but it's life said he
but your wife said she
now said he)
ow said she
(tiptop said he
don't stop said she
oh no said he)
go slow said she
(cccome? said he
ummm said she)
you're divine!said he
(you are Mine said she)
eecummings
(i'll squeal said she
just once said he)
it's fun said she
(may i touch said he
how much said she
a lot said he)
why not said she
(let's go said he
not too far said she
what's too far said he
where you are said she)
may i stay said he
(which way said she
like this said he
if you kiss said she
may i move said he
is it love said she)
if you're willing said he
(but you're killing said she
but it's life said he
but your wife said she
now said he)
ow said she
(tiptop said he
don't stop said she
oh no said he)
go slow said she
(cccome? said he
ummm said she)
you're divine!said he
(you are Mine said she)
eecummings
funeral blues
stop all the clocks, cut off the telephone,
prevent the dog from barking with a juicy bone,
silence the pianos and with muffled drum
bring out the coffin, let the mourners come.
let aeroplanes circle moaning overhead
scribbling on the sky the message he is dead,
put crepe bows round the white necks of the public doves,
let the traffic policemen wear black cotton gloves.
he was my north, my south, my east and west,
my working week and my sunday rest,
my noon, my midnight, my talk, my song;
i thought that love would last for ever: i was wrong.
the stars are not wanted now; put out every one:
pack up the moon and dismantle the sun;
pour away the ocean and sweep up the woods:
for nothing now can ever come to any good.
w h auden
prevent the dog from barking with a juicy bone,
silence the pianos and with muffled drum
bring out the coffin, let the mourners come.
let aeroplanes circle moaning overhead
scribbling on the sky the message he is dead,
put crepe bows round the white necks of the public doves,
let the traffic policemen wear black cotton gloves.
he was my north, my south, my east and west,
my working week and my sunday rest,
my noon, my midnight, my talk, my song;
i thought that love would last for ever: i was wrong.
the stars are not wanted now; put out every one:
pack up the moon and dismantle the sun;
pour away the ocean and sweep up the woods:
for nothing now can ever come to any good.
w h auden
Pazar, Temmuz 11
_____________________
ben beni bilirim gel gör anlatamam
gir bak içerde hem bahar hem güz
dünya malında komşu bağında
billa gözüm yok dururum dümdüz
gir bak içerde hem bahar hem güz
dünya malında komşu bağında
billa gözüm yok dururum dümdüz
Cumartesi, Temmuz 10
even if i have to go this will always be my home i will always be a part of you call my name and i'll be there i'll give away all of my pride i will take off this is what i say before i go i’ll return myself to you will you regret your weakness too i did excuse myself to comfort you never judge my love again
can dündar
Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum.
Mektup cebimde.
Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende.
Sen yüreğime yakin. Öyleyse mektup sende.
Bu kadar içimdesin işte.
----
denize kavuşabilirse eğer içimdeki nehir
hayat:0..... ben:1.....
----
Mektup cebimde.
Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende.
Sen yüreğime yakin. Öyleyse mektup sende.
Bu kadar içimdesin işte.
----
denize kavuşabilirse eğer içimdeki nehir
hayat:0..... ben:1.....
----
seni sevmiyorum
hiç bir insanı unutmak,
bir insandan vazgeçmek,
bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldın mı hiç?
hani ölmüş gibi,
hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi,
her an kapından içeri gülümseyerek girmesini bekleyip
ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi.
ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek,
ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana,
ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi
sen hala bu kadar sevgili iken?
özlemek,
bu kadar özlemek,
etini kemiğini yakarcasına özlemek...
çok kötü değil mi?
bu kadar özleyip onu görememek,
ona dokunamamak,
onu işitememek,
artık sonunun "pi" hali değil mi?
biliyorsun değil mi?
ne kadar umutsuz bir arayıştır o,
kalabalık caddede geçen binlerce yüze bakmak
belki bir kez daha görebilmek için o yüzü,
belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek,
belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir yerde demek,
belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yaşamak
ne zordur değil mi?
ne kadar eritir insanı farketmeden.
sen de biliyorsun değil mi bunları?
bir sinema koltuğunda sen de iki kişi gibi oturdun mu hiç?
hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına.
güzel bir kafe keşfettiğinde,
güzel bir film seyrettiğinde,
güzel bir şarkı dinlediğinde
güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettin mi
paylaşamadığın için onunla.
bir barın kalabalığında hiç yarım vücudunla sallandın mı ortada?
hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildin mi?
baktığında aynana sadece yüzünün bir yarısını gördüğün oldu mu hiç?
sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan
nefret edemediğin zamanlar oldu mu hiç?
gözünün içine baka baka kolunu bacağını kesen bir insanın yüzüne
sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğin zamanlar oldu mu hiç?
hayatta inandığın bütün değerlerini altüst eden birisine
aşk şiirleri yazabildin mi?
onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara
feda oldun mu hiç?
içinde ağlayan çocuğa umut şarkıları söyleyemediğin,
özlemini,
susuzluğunu,
açlığını
gideremediğin zamanlar oldu mu hiç?
kanayan yarasını gördüğün
ama merhem olamadığın zamanlar.
gücünün,
hani o tanrısal gücünün
bir çocuğun ağlamasını susturamayacak kadar olduğunu
gördüğün zamanlar
oldu mu hiç?
hiiiiiiiç....
hiiç...
hiç...
bir hiç...
bir insandan vazgeçmek,
bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldın mı hiç?
hani ölmüş gibi,
hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi,
her an kapından içeri gülümseyerek girmesini bekleyip
ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi.
ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek,
ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana,
ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi
sen hala bu kadar sevgili iken?
özlemek,
bu kadar özlemek,
etini kemiğini yakarcasına özlemek...
çok kötü değil mi?
bu kadar özleyip onu görememek,
ona dokunamamak,
onu işitememek,
artık sonunun "pi" hali değil mi?
biliyorsun değil mi?
ne kadar umutsuz bir arayıştır o,
kalabalık caddede geçen binlerce yüze bakmak
belki bir kez daha görebilmek için o yüzü,
belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek,
belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir yerde demek,
belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yaşamak
ne zordur değil mi?
ne kadar eritir insanı farketmeden.
sen de biliyorsun değil mi bunları?
bir sinema koltuğunda sen de iki kişi gibi oturdun mu hiç?
hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına.
güzel bir kafe keşfettiğinde,
güzel bir film seyrettiğinde,
güzel bir şarkı dinlediğinde
güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettin mi
paylaşamadığın için onunla.
bir barın kalabalığında hiç yarım vücudunla sallandın mı ortada?
hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildin mi?
baktığında aynana sadece yüzünün bir yarısını gördüğün oldu mu hiç?
sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan
nefret edemediğin zamanlar oldu mu hiç?
gözünün içine baka baka kolunu bacağını kesen bir insanın yüzüne
sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğin zamanlar oldu mu hiç?
hayatta inandığın bütün değerlerini altüst eden birisine
aşk şiirleri yazabildin mi?
onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara
feda oldun mu hiç?
içinde ağlayan çocuğa umut şarkıları söyleyemediğin,
özlemini,
susuzluğunu,
açlığını
gideremediğin zamanlar oldu mu hiç?
kanayan yarasını gördüğün
ama merhem olamadığın zamanlar.
gücünün,
hani o tanrısal gücünün
bir çocuğun ağlamasını susturamayacak kadar olduğunu
gördüğün zamanlar
oldu mu hiç?
hiiiiiiiç....
hiiç...
hiç...
bir hiç...
Cuma, Temmuz 9
home
what’s worth nothing else but love
take a walk down any street now
every one of us in our own little world
looking for a heart with whom to beat now
what’s worth nothing else but love
i’m prepared to take the heat now
what’s worth more than anything else at all
to keep you firmly on your feet now
so fake cool image should be over
‘cause i long for a feeling of home
real life, depicted in song
a loving memory
after long, home is a place where i yearn to belong
filan.
take a walk down any street now
every one of us in our own little world
looking for a heart with whom to beat now
what’s worth nothing else but love
i’m prepared to take the heat now
what’s worth more than anything else at all
to keep you firmly on your feet now
so fake cool image should be over
‘cause i long for a feeling of home
real life, depicted in song
a loving memory
after long, home is a place where i yearn to belong
filan.
Perşembe, Temmuz 8
Çarşamba, Temmuz 7
suppe-soup-çorba
*schreiben soll nur eine Nachahmung sein. - nietzsche
*the supreme vice is shallowness. whatever is realised is right. - oscar wilde
*her insan bir uçurumdur. başını döndürür kişinin, gidip aşağı bakınca. - büchner
*don't be afraid and we will pass the simple ugliness of exact tombs, where a large road crosses and all the people are minutely dead. then you will slowly kiss me. - ee cummings
*ilişkimiz oradaydı; bizse orada değildik. - oruç aruoba
*ich bin Erinnerungen treu für immer; Menschen werde ich es niemals sein. - rilke
*"It's too late to correct it," said the Red Queen: "when you've once said a thing, that fixes it, and you must take the consequences." - Lewis Carroll
*the supreme vice is shallowness. whatever is realised is right. - oscar wilde
*her insan bir uçurumdur. başını döndürür kişinin, gidip aşağı bakınca. - büchner
*don't be afraid and we will pass the simple ugliness of exact tombs, where a large road crosses and all the people are minutely dead. then you will slowly kiss me. - ee cummings
*ilişkimiz oradaydı; bizse orada değildik. - oruç aruoba
*ich bin Erinnerungen treu für immer; Menschen werde ich es niemals sein. - rilke
*"It's too late to correct it," said the Red Queen: "when you've once said a thing, that fixes it, and you must take the consequences." - Lewis Carroll
status quo
but what do i mean, he wondered - i, to whom cerenomies are suspect, and religion's dead; who don't fit in anywhere? he paused. there was the glass in his hand; in his mind a sentence. and he wanted to make other sentences. but how can i he thought unless i know what's solid, what's true; in my life, in other people's lives?
virginia w. - the years
virginia w. - the years
Salı, Temmuz 6
şiir
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmış akışında,
Bir garip rüya rengiyle
Uyumuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükutu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
İçim muradıma ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık
Ölmüş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
Ahmet Hamdi Tanpınar
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmış akışında,
Bir garip rüya rengiyle
Uyumuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükutu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
İçim muradıma ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık
Ölmüş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
Ahmet Hamdi Tanpınar
Pazartesi, Temmuz 5
sick of doubt
somebody said to me
you know that i could be in love with almost everyone
i think that people are the greatest fun
and i will be alone again tonight, my dear ...
you know that i could be in love with almost everyone
i think that people are the greatest fun
and i will be alone again tonight, my dear ...
Cumartesi, Temmuz 3
Perşembe, Temmuz 1
de profundis
suffering is one very long moment. we cannot divide it by seasons. we can only record its moods and chronicle their return. with us time itself does not progress. it revolves. it seems to circle round one centre of pain.
=-=-=-=
nobody great or small can be ruined except by his own hand.
-=-=-=-
suffering is the means by which we exist, because it is the only means by which we become conscious of existing, and the remembrance of suffering in the past is necessary to us as the warrant, the evidence, of our continued identity.
=-=-=-=
the fatal errors of life are not due to man's being unreasonable. an unreasonable moment may be one's finest moment.
-=-=-=-
the great things of life are what they seem to be and for that reason are often difficult to interpret. but the little things of life are symbols. we receive our bitter lessons most easily through them.
=-=-=-=
to regret one's own experience is to arrest one's own development.
-=-=-=-
pain, unlike pleasure, wears no mask.
=-=-=-=
as the greek oracle said: to know oneself. that is the first achievement of knowledge. but to recognise that the soul of a man is unknowable, is the ultimate achievement of wisdom. the final mystery is oneself. who can calculate the orbit of his own soul?
-=-=-=-
hearts are made to be broken.
=-=-=-=
nobody great or small can be ruined except by his own hand.
-=-=-=-
suffering is the means by which we exist, because it is the only means by which we become conscious of existing, and the remembrance of suffering in the past is necessary to us as the warrant, the evidence, of our continued identity.
=-=-=-=
the fatal errors of life are not due to man's being unreasonable. an unreasonable moment may be one's finest moment.
-=-=-=-
the great things of life are what they seem to be and for that reason are often difficult to interpret. but the little things of life are symbols. we receive our bitter lessons most easily through them.
=-=-=-=
to regret one's own experience is to arrest one's own development.
-=-=-=-
pain, unlike pleasure, wears no mask.
=-=-=-=
as the greek oracle said: to know oneself. that is the first achievement of knowledge. but to recognise that the soul of a man is unknowable, is the ultimate achievement of wisdom. the final mystery is oneself. who can calculate the orbit of his own soul?
-=-=-=-
hearts are made to be broken.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)